İkisinin bulunduğu masanın tam karşısında durdum. Engin'in benim geldiğimi fark ettiğini biliyordum ama başını hemen kaldırmadı. Bana ya da yanındaki kadına söyleyeceği yalanları hesaplıyor gibi bir hâli vardı.
En sonunda sesli bir nefes alarak başını kaldırdı, gözlerimin içine baktı, bende ne gördü bilmiyorum ama ben onda hiçbir şey görmedim. Gözlerinin yansımasında bile yoktum, belki de hiç olmamıştım.
Arabasını pembeye boyadığımız için mi benimle oynamıştı? Yoksa ona söylediğim laflardan sonra gururunu kurtarmak için mi? "Âşıksın, âşıksın," diye onunla dalga geçtiğim için bana "Asıl âşık sensin, aptal," mı demeye çalışmıştı? Öyleyse aptaldım. En büyük aptal bendim.
Yutkundu. Âdemelmasının boğazında zorlukla kaydığını görmüştüm. Düşündüğümün aksine, utanıp gözlerini kaçırmıyordu benden, hatta ısrarla gözlerimin içine bakıyordu.
"Sen," dedim, devam edemedim. Neredeydi o hırçın kız? Neredeydi kuyruğuna bastığında tırnaklarını çıkaran o kız? "Sen, gerçekten!.."
Ayağa kalktı, kalkmadan önce de yanındaki kadına "Sevgilim, bir dakika," dedi. Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım, gözlerim doldu, kalbim parçalara ayrıldı. Beni dirseğimden tutarak kenara doğru çekmeye çalıştı ki konuşacaklarımızı sevgilisi duymasın.
Kolumu ondan "Sakın!" diyerek kurtarırken dişlerimin arasından sinirle "Sakın bana dokunma!" diye devam ettim.
"Yine mi sen kızım?" dedi bıkkın bir tavırla. "Alt tarafı bir kez öpüştük!"
Kaşlarım hayretle havalanırken "Ne?" dedim saf bir şaşkınlıkla. Ne diyordu bu adam? Sevgilisi anlamasın diye gözümde daha ne kadar alçalacaktı? Bana karşı hiç mi bir şey hissetmiyordu, beni kaybetmekten hiç mi korkmuyordu? O kadar mı değersizdim gözünde?
"Sen, hayvan herifin tekisin!" diye göğsünden ittim onu. "Hani benimle oyun oynamıyordun?" Kafedeki bakışların bize döndüğünü hissettim, sesimin haddinden fazla yüksek çıktığının farkındaydım fakat engelleyemiyordum.
"Beril," dedi ve bir kez daha bileğimden tutmaya çalıştı. Geriye adımladım.
"Bir de bana aptal gibi evlilik hayalleri kurdurdun ya sen!"
Yanındaki kadın alay edercesine güldüğünde bakışlarım kadına kaydı ve o zaman aşk, nefret, kırgınlık, her şey bir olup uçtu; yerine sadece gururum kaldı. Engin'in ayaklarının altına aldığı gururum...
"Komik mi?" diye sordum kıza doğru bağırarak, cevap vermeyip dışarıdaki kokuşmuş bir çöpe bakar gibi yüzünü buruşturdu. Alay, sinir karışık bir şekilde gülerek kıza doğru adımlamıştım ki Engin "Boş yere olay çıkarma," dedi uyarırcasına.
"Olay çıkarma mı? Sen ciddi misin ya!? Gerçekten, ciddi misin, beni ailen-"
"İyi ki bir öptük seni, amına koyayım," diyerek kolumdan tutup, elini ondan kurtarmama izin vermeksizin dışarıya doğru çekiştirdi beni.
"Bırak beni," diye bağırdım, bir yandan da kolumu ondan kurtarmaya çalışıyordum.
Beni kafeden değersiz eşya gibi çıkarırken ben onun karşısında ağlamamak için kendimi kasıyordum, öyle ki artık kaslarım titremeye başladı. "Beril," dedi köşeyi döndüğümüz gibi. Yumuşak tuttuğu ses tonu beni kendime getirdi, hızla uzaklaştım ondan.
"Şşş," dedi. "Sadece gizli görevdeyim."
Sesi fısıltıdan farksızdı ve ben, yüzeye çıkmakla dibe batmak arasında gidiyordum. Ona inanmaya öylesine hazırdım ki, ikinci kez sorgulamadım bile. Yalan mı değil mi diye düşünmedim. O an bana, "O kadın babam," dese bile inanırdım.
![](https://img.wattpad.com/cover/124958245-288-k865492.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polis Şakaya Gelmez
RomanceŞakadan zerre anlamayan birine okkalı bir şaka yaparsanız elde edeceğiniz şey yüklü bir para ve birkaç bin fazla tıklanma olmaz. En azından benim öyle olmadı. Yayınlanma tarihi: 14.06.2019