Yine ben ve yine yarın bütüm var :(( çok zor bir ders, konu yükü fazla :((( nolur dua edin 💗💖
🫶🫶"Seni almaya babam gelmiştir inşallah, tek başına gitmeseydin."
Huysuzca omuzlarımı düşürürken gözlerimi salona doğru çevirdim. Ekrem baba, Asiye anne ve İnci abla aralarında konuşmaya dalmışlardı. Tekrar önüme döndüm ve kısık bir sesle homurdandım.
"Engin, koskoca bakanı resmen özel şoförüm yaptın."
"Çağırmasınlar o zaman, hayatım, çağırıyorlarsa da bir zahmet gelip alsınlar. Hamilesin sen."
"Her gün bana hamileliğimi hatırlattığın için teşekkürler, aşkım."
Telefonda karşıdan gülme sesini işittiğimde benim de dudaklarım kıvrıldı. İçim bir hoş oldu. Gözlerimin önünde direkt yüzü belirdi; düzgün dişleri, keskin yüz hatları, koyu kumral kısa sakalları, gülse bile sertliğini koruyan ifadesi...
"Şu sıralar tek başına dışarıya çıkmanı istemiyorum," diye bir itirafta bulundu. Son aldığı görevde keyfini kaçıran bir şeylerin olduğunun farkındaydım çünkü son üç gündür ona sormadan dışarıya bir adım atmama bile sinir oluyordu. Bir yere gideceğimi söylediysem de "Ben seni bırakırım, tek gitme, Mustafa'yı ya da Egemen'i al yanına," diyordu. "Hiç değilse Pınar olsun," diye de ekliyordu.
Bahar ve Arda'dan bahsetmemesinin nedeni; Bahar'ın her kesici alet ve silah içeren olayda hızlıca bayılacağını, Arda'nınsa bir olay karşısında arkasına bakmadan kaçacağını bilmesiydi.
"Bir sorun var, değil mi?"
"Yok, ama bu, olmayacağı anlamına gelmez, aklımın sende kalmasını istemiyorum."
Gülümsedim ve "Seni özledim," diye bir itirafta bulundum. "Bugün de geç mi geleceksin eve?"
Sesli bir nefes aldı; o da bu durumdan memnun değildi. Üç gündür eve epey geç geliyordu ve ben de artık onu eskisi gibi bekleyemiyordum çünkü bebek üzerimde ağırlık yapıyordu; hep uykum geliyordu.
Dört buçuk aylık hamileydim ben.
Hamile olduğuma alışmak şöyle dursun, zaman geçtikçe daha mucizevi ve olanaksız bir şeymiş gibi geliyordu.
Durduk yere kendi kendime "Hamileyim ben ya! İçimde gerçekten bir insan can buluyor!" diyerek şaşırıyordum.
"Erken gelmeye çalışacağım," dedi sıkıntılı bir sesle. Yani geç gelecekti.
"Kaç gündür seni görmeden uyuyorum, bugün göreyim bari."
"Şu operasyon bitsin, bir haftalık izin alacağım, bir yerlere gideriz. Olur mu?"
Gülümseyerek "Olur," dedim.
"Tamam, o zaman, anlaştık."
"Anlaştık."
"Kapıyorum, o zaman," dedi, hiç kapatmak istemediğini belli eder bir tonla.
"Kapat, o zaman."
"Liseli âşıklar gibi 'Önce sen kapat,' demeyeceğim," dedi, kaba bir tonlamayla. Anladım ki telefonu benim kapatmamı istiyordu.
"Ben de liseli âşıklar gibi, 'Hayır, önce sen kapat,' demeyeceğim."
Arkadan "Başkomiserim," diye bir ses geldi.
"Neyse, sonra görüşürüz Beril," dedi. Ayaklandığını hissettim ve sanki karşımdaymış gibi başımı aşağı yukarı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polis Şakaya Gelmez
RomanceBÖLÜMLER GERİ YÜKLENİYOR Şakadan zerre anlamayan birine okkalı bir şaka yaparsanız elde edeceğiniz şey yüklü bir para ve birkaç bin fazla tıklanma olmaz. En azından benim öyle olmadı. Yayınlanma tarihi: 14.06.2019