Bana dua eder misiniz, bütlerimi geçeyim nolur yarın sınavım var stresten kalp spazmı geçiyorum. Şimdiden iyi ki varsınız, keyifli okumalar 🫶🫶
**Sabah yatakta tek başıma uyandım, kalktığım gibi saate baktım. Engin işe gitmiş olmalıydı, dün yorgunum dediğim için de kahvaltıya beni kaldırmadığını düşünmüştüm. Mutfağa girdim. Kahvaltı hazırlamamıştı, belki de erken çıkması gerekmişti.
Aramamak için elimdeki telefonu sıktım.
Niye erken çıktığını ya da her gün bana kahvaltı hazırlayıp gittiği hâlde bugün neden hazırlamadığını merak ediyordum. Deli gibi merak ediyordum ama yine de, merakımın içinde boğulsam da aramadım onu.
Çünkü kafamın içinde hep bir ses dönüp duruyordu; bana muhbir olabileceğimi ima ettiği o sözler...
Gidip kendime kaşarlı bir tost yaptım, yanına da kola koydum. Sabah akşam kola içebilirdim. Benim aksime Engin kolayı hiç sevmezdi, eve sadece benim için alırdı.
Akşama kadar ev işi yaptım, kitap okudum, film izledim. Engin'in gelme saatine yakın yatağa geçtim, uyku bastırmıştı ama onu görmeden, en azından eve geldiğini görmeden uyumak istemiyordum.
Kapının açılma sesiyle birlikte gözlerimi yumdum. Engin'in zile basmamasının tek nedeni muhtemelen ışıkların kapalı olmasıydı. Uyuduğumu düşünüyordu. Yatak odasının kapısını yavaşça açtı, içeriye baktı ve beni uyandırmamak için dikkatli bir şekilde kapıyı tekrar kapattı. İçeride bir şeyler yaptı, ne yaptığını bilmiyordum ama hafif de olsa sesler geliyordu. Muhtemelen mutfaktaydı ve kendine bir şeyler hazırlıyordu.
Dünden kalan yemekleri ısıtıp yiyecekti sadece. Sofrayı kurmadığım için pişman olmuştum. Çalışırken çok yoruluyordu çünkü, yaralanmıştı da...
Sadece ısıtıp tabağa koyacak, Beril, abartma!
Derin bir nefes aldım ve uyumaya çalıştım. Çok geçmeden Engin kapıyı araladı, numara yaptığımı hiç düşünmemiş olacak ki beni uyandırmak için ışığı açmadan üzerini değiştirdi. Sonra yanıma yattı.
Kolu acıyor muydu?
Nasıl yaralanmıştı?
Bugün neden kahvaltı hazırlamadan gitmişti?
Kafamdaki tüm sorularla uyuyakaldım, eğer beni kendine çekip varlığını hissettirmeseydi biraz zor uyurdum. Ona alışmıştım, onu seviyordum. Ona ne kadar kırgın olursam olayım, eski hâlimizi özlüyordum. Ona sırnaşmayı, kucağına oturup yanağımı kısa sakallarına sürtmeyi, elimle yanaklarını sıkıştırıp komik bir yüz ifadesi vermeyi ve Engin'in kızıp "Yapma, hayatım," diyerek başını kaçırmasını...
Ona sarılıp uykuya dalarken, onu özlemiştim aslında. Dün de, bugün de, belki de yarın da...
Sabah saçımda dolaşan parmakların varlığıyla gözlerim aralandı. Engin dalgın bakışlarla parmaklarını saçlarımdan geçiriyor, saçlarımın ortasına kadar geliyor, sonra aynı şeyi tekrarlıyordu.
Ben uyanınca "Günaydın," dedi sıcak bir sesle.
Gülümsedim, bir yabancıyla göz göze geldiğimde tebessüm eder gibi. "Günaydın."
"Kahvaltıyı hazırladım ama bir türlü seni uyandırmaya kıyamadım, çok güzel uyuyordun."
Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıp yine gülümsedim. Bana çok güzel kıymıştı, dört gün önce. Şakalarımdan bıktığını söyleyip, olgun olmamı istediğini haykırırken... Ona, bana güvenmesi için tek bir neden vermediğimi söylerken ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polis Şakaya Gelmez
RomanceBÖLÜMLER GERİ YÜKLENİYOR Şakadan zerre anlamayan birine okkalı bir şaka yaparsanız elde edeceğiniz şey yüklü bir para ve birkaç bin fazla tıklanma olmaz. En azından benim öyle olmadı. Yayınlanma tarihi: 14.06.2019