On altı saat sonraBirbirine yapışmış gözkapaklarımı zorlukla ayırdığımda, daha gözlerimi tam olarak açamadan tavandaki beyaz ışık gözlerimi almış ve ben gözlerimi eskisinden daha sıkı bir şekilde kapatmak zorunda kalmıştım.
Bedenim tümüyle ağrıyordu. Parmak uçlarımı oynatırken bile bütün gücümü kullanmak zorunda kalıyordum.
Ne olmuştu bana?
Kaç kişiden dayak yemiştim de her yerim böyle sızlıyordu?
Başımı sağıma çevirerek gözkapaklarımı araladım. İlk hiçbir şey göremedim, gözlerimin önünde sadece siyah beyaz kabartılar dolaştı, sonra o kabartılar yavaş yavaş dağıldı görüş alanıma koluma bağlanan serumun; dar, şeffaf hortumu girdi.
Ameliyathaneyi andıran bir hastane odasındaydım. Başımın sağ yanında farklı iki monitör vardı, duvarlar beyaza kaçan açık mavi tonlarındaydı ve soğuktu. Yalnızdım, üşüyordum. Ağzımda hissettiğim metalik tat, midemi bulandırıyordu.
Odada hiç kimsenin olmadığını bilsem de iç güdüsel bir şekilde "Su," diye mırıldandım. Kapı açıldı, içeri biri girdi. Sadece gözlerimi hareket ettirerek gelen kişiye baktım; hemşireydi.
"Uyanmışsınız," dedi kadın gülümseyerek. Yanaştı ve serumumu kontrol etti. "Zor bir ameliyat geçirdiniz... Arkadaşlarınız kapının önündeler."
Engin?
Engin neredeydi?
"E... Engin?"
Kadın Engin'i istediğimi anladı, muhtemelen onlar da durmadan içeri girebilir miyiz diye sorduğu için "Sadece beş dakikalığına içeri girebilir," dedi.
Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama açık mavi renkli duvarlarla sarılı, hastane malzemelerinden başka hiçbir şey olmayan odada zaman ağır geçiyordu. Otomatik kapı iki yana açıldı. Ben Engin'i göreceğimi sanırken Bahar içeri girdi. Maskesini, bonesini takmış, her yerini kapatan mavi bir önlük giyinmişti.
Kaşlarım çatıldı ve sanki başka bir kelime bilmiyormuş gibi "E...Engin?" dedim, sanki harfler dudaklarım arasından çıkarken can çekişiyordu. Kesik kesik ve pürüzlüydü.
"Ben girmek istedim."
Yalan söylüyordu.
Emindim, yalan söylüyordu.
Girmek istemedi.
Biliyordum.
"Niye is... istemedi?"
"İstedi, aşkım, ama ben çok isteyince o-"
"Bahar," dedim. Nefes almak bile yara yerimi acıtırken konuşmakta zorlanıyordum, bu yüzden sesim neredeyse fısıltı gibi çıkıyordu. "Neden gel... gelmek iste... istemedi?"
Ben gözlerimi açtığım gibi ilk onu görmek istemiştim, o ise ben istediğim hâlde yanıma gelmemiş, başka birini göndermişti. Bir insan en çok ilgiyi hastayken beklerdi. Eli kolu kalkmadığı zamanlarda, en sevdiğinin eli kolu olmasını isterdi. Ona çorba yapmasını, hiç değilse sadece "iyileşeceksin, iyi olacaksın," diyerek yanında olduğunu hissettirmesini...
Bahar sıkkın bir iç çekti. Beni kandıramayacağını anladığında, beni üzmeden nasıl açıklayacağını düşünmeye başladı. Yine bir iç çekti ve "Bilmiyorum," dedi. Serçe parmağını eliyle sıvazladı. "Kötü gör-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polis Şakaya Gelmez
RomanceŞakadan zerre anlamayan birine okkalı bir şaka yaparsanız elde edeceğiniz şey yüklü bir para ve birkaç bin fazla tıklanma olmaz. En azından benim öyle olmadı. Yayınlanma tarihi: 14.06.2019