(32)

196K 10.1K 4.6K
                                    

Sabah üşüyerek ve oldukça isteksiz bir şekilde uyandım. Sanki üzerimden tır geçmiş gibiydi. Ruhum gibi bedenim de acı çekiyordu, tüm kaslarım ağrıyor, stresten midem bulanıyordu.

Yatakta dirseklerimin üzerinde doğrularak etrafıma bakındım. Saatten haberim olmasa da geç kalktığımın farkındaydım. Engin gitmiş olmalıydı.

Bugün beni kahvaltı için kaldırmamıştı, kaldırsaydı da zaten yemezdim ve o da bunu biliyordu. Ayaklarımı yatağın kenarından sallandırarak yere basıp uyuşuk adımlarla içeri girdim.

Dün gece üzerine hiçbir şey almadan salona yatmaya gitmişti. Ona ne kadar çok kırgın olsam da gece boyunca üşüyeceği düşüncesi uyutmadı beni ama yine de kalkıp üzerini örtmedim. Örtmedikçe de yorganın altındaki bedenim üşüdü.

Su içmek için mutfağa gittiğimde masanın üzerine çıkarılan kahvaltılıkları gördüm. Hiçbirine dokunulmamıştı.

Benim için hazırlamıştı.

Bakışlarımı masadan ayırarak, su bile içmeden mutfaktan çıktım ve tekrar yatağa yattım. Tekrar uyudum. Ara sıra gözümü açıyor, öyle boş boş etrafa göz gezdirip tekrar kapıyordum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu, buna kalkıp aç karnımı doyurmak da dâhil.

Yatak odasının kapısının açık olmasından dolayı duyabildiğim kapının kilidinin açılma sesiyle gergince dizlerimi kendime doğru çektim. Engin işten gelmiş olmalıydı. Şimdi ceketini portmantoya asıyor, diye geçirdim içimden, sonra da kalkıp komodinin üzerine koyduğum telefonumdan saate baktım.

Bir buçuk saat gecikmişti, gecikeceğim diye haber de vermemişti. Onun da sakinleşmeye ihtiyacı olduğunu düşündüm bir an. Dün gece gerçekten kötü gözüküyordu, eğer şüphelendiği kişi ben olmasaydım onun bu hâline çok üzülürdüm. Ama şüphelendiği kişi bendim. Yine üzülüyordum, evet ama bana söylediklerine daha çok...

Adım seslerinin yaklaşmasıyla gözlerimi kapattım. Kapı hafif aralandı, sonra birkaç kıyafet hışırtısı... Üzerini çıkarıyor olmalıydı. Banyonun kapısı açıldı, su sesi geldi. Duşa girmişti. Hemen çıkmayacağını bilsem de belki uyurum diye gözlerimi hemen açmadım.

Su sesi kesildi, birkaç dakika sonra banyonun kapısı açıldı, tekrar kıyafet hışırtıları... Gözlerim açık olmasa da onun bakışlarını üzerimde hissediyordum. Sanki her hareketinde bir, kafasını çevirip bana bakıyordu.

Sesli, bıkkın bir nefes alıp verdi, sonra da odadan çıktı. Bugün de birlikte yatmayacağımızı düşünmüştüm ki kapı çok geçmeden tekrar açıldı. Hemen içeri girmedi, kapı eşiğinde uzun uzun soluklandı. Adım seslerinin yatağın benim olduğum tarafında gelmesiyle gerilmiş, midem kasılmıştı. Gözlerimi açmamak için kendimle savaştım, dahası her geçen saniye içim ağlama isteğiyle doldu.

Bir dizinin üzerine çöktü, hissettim. Pikenin içindeki ellerim yumruk oldu. Ben şimdi nasıl ona eskisi gibi bakacaktım, bana güvenmeyen bir adamla nasıl eskisi gibi bir yatakta uyuyacaktım?

Parmağının tersini yanağıma değdirdi, elmacık kemiklerime doğru bir çizgi şeklinde sürüdü. Dokunduğu her yer, ardında bir yangın bıraktı.

"Beril..." Uyumadığımı anlamıştı fakat ben uyuyor gibi davranmaya devam ettim. Gözlerimi açmadım. Ellerini saçlarıma götürdü ve sanki tüm sorunumuz benim aç kalmammış gibi "Kahvaltı yapmamışsın," dedi.

Çünkü midem almadı, çünkü ona güvenmek için tek bir neden vermediğim adamın sabah bana kahvaltı hazırlaması çok saçma geldi.

"Her şey yerli yerinde. Yemek de yememişsin."

Polis Şakaya GelmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin