4-Yüzüklerin Sırrı

48.3K 2.5K 469
                                    


''Burası da istediğiniz fiyata göre size sunabileceğim son ev.'' Emlakçının kapıyı açarak içeriye girmesiyle ben de onu takip ettim. Sabahtan beri gezdiğimiz kaçıncı ev olduğunu bilmiyordum ama kesinlikle bunun da diğerlerinden bir farkı yoktu.

Adamın bana gösterdiği her evin kirası benim için iyiydi fakat ne evin olduğu konum güvenliydi ne de ev yaşanılabilecek kadar sağlam ve temizdi. Burada yaşarsam ya veba kapar ölürdüm ya da tacize uğrayarak ölürdüm. Evet kendi ayaklarımın üstünde durmak istiyordum fakat bu yolda kendime zarar verecek bir şey yapacak da değildim. Gider ablamın yanında 1-2 yıl kalır, para kazanır daha sonra da güzel bir ev bulabilirdim.

Şuan bulunduğum eve bir kez daha göz gezdirdim. İki odalı bir evdi ve kesinlikle bu evi adam etmek bana 5-6 aylık bir kiraya patlardı.

''Sanırım burasını da beğenmediniz.'' Diyerek memnuniyetsiz bir şekilde bana bakan adama ''çok beğendiysen buyur sen kal geri zekalı'' dememek için kendimi çok zor tutmuştum.

''Pek beğenemedim.''

''İstediğiniz fiyata göre bulabileceğim evler bunlar, eğer daha iyisini istiyorsanız kesenin ağzını da açmanız gerekiyor.''

''Ya da kendime daha iyi bir emlakçı bulmam gerekiyor.'' Kendimi tutamayarak kurduğum cümleye karşı kaşlarını çatan adamı umursamadan evden hışımla çıktım ve arkama bir kez bile bakma gereği duymadan mahalleleri geçerek otobüs durağını aramaya başladım.

Yarın reşit olacak ve yıllardır bana ev sahipliği yapan o yurttan taşınacaktım. Orayı seviyordum çünkü çalışanlar da müdür de çok ilgili ve sevecen insanlardı. Şu zamana kadar her zaman orada kalan çocuklara görevleri olmadıkları halde kişisel mevzularına da yardımcı olmuş ve bizlere bir aile sıcaklığı sunmaya çalışmışlardı. Bu yüzden oradan çıksam da onları her zaman ziyarete gideceğimi biliyordum.

Esen rüzgarla kafamdaki beyaz şapkamı düzelttim ve ellerimi birbirine sürttüm fakat sol elimin yüzük parmağında hissettiğim cisim ile adım atmayı bırakarak olduğum yerde durdum. Dün bu yüzük parmağıma takıldıktan sonra otobüse binmiş ve yurda giderek kendimi direkt yatağıma atmıştım. Önce onlarla hiçbir bağım olmasını istemediğim için bu yüzüğü çıkarıp atmayı düşünmüştüm fakat sonra kendi halime gülmeden edememiştim.

Neyime güvenerek bunu yapacaktım? Ben kimdim ki önüme sunulan bu fırsata burun kıvırabilirdim? Yarın 18 yaşına yeni girmiş ve yurttan çıkarak gerçek dünyaya adım atacak bir kız çocuğundan başka kimse değildim. Hiçbir sıfatım ve gücüm yoktu. Oysa parmağımda duran bu yüzük benim için bir nimet sayılırdı. Bu yüzük arkamda çok güçlü biri olduğunu ve benim onun koruması altında olduğumu simgeliyordu.

Bu yüzüğü çok iyi saklamalı ve kullanmalıydım şayet bu yüzük önümü açacağı gibi beni toprağın altına da gömebilirdi. Eminim ki bu yüzüğü görünce Aktan Aktekin için bana yardım edecek kişiler olacağı gibi yüzüğü görür görmez kafama sıkacak düşmanlar da olacaktı. Bu yüzden önüme sunulan bu nimeti kabul edecek fakat attığım adımlara da çok dikkat edecektim.

Ben böyle olduğum yerde parmağımdaki yüzükle oynarken bir anda yanımda duran gri renkteki araba ile olduğum yerde korkuyla sıçradım. Arabanın kapısı açılarak içinden çıkan iri yarı adam ile de gerilemeden edemedim.

''Alçin Hanım?'' Önümde durup da ceketinin önünü ilikleyerek saygıyla konuşana adamla tereddüt ederek geriye doğru iki adım daha attım.

''Buyurun?''

''Telefon size efendim.'' Adam o an elini uzatarak daha önce fark etmediğim telefonu gösterdi. Ne olduğunu anlamıyor fakat yaşananlara da ayak uydurmaya çalışıyordum. Yavaşça ve özellikle yüzük olmayan sağ elimi kaldırarak telefonu adamın elinden aldım ve kulağıma götürdüm.

SALTANAT (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin