17- Hisler

39.5K 2K 1.6K
                                    

**

''Sen bana kadınların belli bir mekanda toplanacaklarını söylemiştin değil mi? Ben de bir koluma seni diğer koluma da Aktan'ı takarak bu iki düşmanı nasıl aynı masaya oturttuğumu herkese göstererek güzel bir gövde gösterisi yapacağım. '' Bana bakakalan iki adamın gözlerine yansıyan dehşet ifadesi keyfimi daha da yerine getirirken kahkaha atmadan edemedim.

Ben kimsesizliği çok iyi bilen bir insandım. Şimdi bir ailem vardı ve kimsesizliği iliklerine kadar hissetmiş bir kadın olarak gönlümdeki adamlara savaş açmak mı istiyorlardı? Hodri meydan! Geldikleri gibi giderlerdi.

''Hadi lan oradan. Bu velet tahmin ettiğimden de tehlikeli.'' Şaşkın yüz ifadesiyle Aktan'a bakarak konuşan ihtiyar beni daldığım düşüncelerden çekip çıkarırken bir an için Aktan'ın cevabını merak ettiğimi hissetmiştim.

''Benim tam da beklediğim bir şeydi.'' Aktan'ın kendisinden emin bir şekilde çıkan kalın, hafif hırıltılı ses tonu kulaklarımı mesken bellediğinde yüzümdeki gülümseme saniyelik bir kırılma yaşamıştı. Bu ses tonu beynimin içinde tehlike çanlarının çalmasına neden olurken yavaşça kafamı yanımda duran Aktan'a çevirdim.

Puslu bakıyordu... Aktan Aktekin yüzündeki o muhteşem kibirli gülümsemeye inat bakışlarının altında bir gurur taşıyordu. Bu taşıdığı gururun mimarisi benim şu anki halim miydi yoksa onun kazanmışlıkla çevrelenen egosunun alt yapısımıydı bilemiyordum.

''Evet gençler bakışmanızı bölüyorum kusura bakmayın ama burada önemli bir konu konuşuyorduk? Bakışlarınız sonra da elleşebilir? Yada bir dakika kim kiminle elleşiyor amına koyayım yok öyle bir şey, bu daha velet! Çok küçük, olmaz.'' Diyar'ın kendi kendine küfür barındıran söylenmeleri devam ederken Aktan'a son kez tebessüm ederek oturduğum yerden kalktım ve salonun kapısına doğru ilerledim. Tam kapının önünde durduğumda arkamı döndüm ve tek kaşımı kaldırarak karşımda duran ikiliye baktım.

İkisi de gözünü kırpmadan parmak uçlarımdan saç uçlarıma kadar beni süzerlerken yüzlerini çevreleyen beğenmişlik hissiyatı içimdeki kadını biraz tatmin etmişti. Salona ilk girdiğimde Aktan bana şöyle bir baksa da tam olarak algılayamamıştı. Diyar zaten oyunlarıyla kafayı bozmuş bir durumdaydı. Oysa şimdi ikisini de sözlerimle kafalayarak ipleri elime almıştım, artık tek odak noktaları bendim.

''Hadi şekerler bizi bekleyen bir altın günü var! Etraf fena bir şekilde yanık çorap kokacak!'' Aktan ve Diyar bana anlamsızca bakarlarken ben kahkaha atarak kapıdan çıktım. Zaten bu altın klozete sıçan varlıklar ne anlardı bizim teyzelerimizin yaptığı altın günlerinden? Yani tamam ben de pek bilmiyorum ama beni bulup büyüten kadının katıldığı altın günlerini de hafiften anımsıyordum. Ve emin olduğum bir şey varsa o da kadınlar oynamaya başladıklarında ortalığın cidden de yanık çorap koktuğuydu.

Diyar'ın şatoyu andıran malikanesinden çıktığımda önümde duran arabaya bir süre bakakalmıştım. Markasını bilmediğim bu araba bana askerlerin kullandığı zırhlı araçları anımsatmıştı. Siyah, jip tarzı büyük olan arada yerden çok yüksekti. Öyle ki ayağımdaki bu ayakkabılarla birinden yardım almadan o arabaya çıkmam imkansızdı. Siyah camları arabanın içini görmelerine engel olurken içimden bir ses o camların kurşun geçirmeyeceğini söylüyordu. Arabanın en belirgin özelliği ise simsiyah jantlara işlenmiş Diyar'ın amblemi olan gri şato simgesi ve üstündeki kral tacı motifiyfi.

''En best bebeğimi beğendin sanırım.'' Yanımda durarak büyük bir gururla konuşan ihtiyara yüzümü buruşturarak baktım.

''Darbe yapmaya gidiyoruzda benim mi haberim yok ihtiyar?''

''Öncelikle ihtiyar senin ebendir bu biiiir. İkinci olarak peşimizde bir adet şırfıntı bir adet de haysiyetsiz varken ben bu minnak tedbiri göz ardı etmemeni tavsiye ederim bu da.'' İster istemez ihtiyarın sözlerini keserek önümdeki arabayı işaret ettim.

SALTANAT (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin