"Yanında olmak istiyorum..."

221 51 38
                                    

(Yazarın Anlatımıyla)
Sıla'nın kalkaması ile Ali olduğu yerde dondu kaldı. Hesabı ödeyerek kafeden çıktı. Yağmur damlalarına aldırmadı bile. Bu yağan yağmur onu etkilemiyordu. Çünkü Ali'nin içinde fırtına vardı ve sel gidiyordu. Hayatı boyunca sadece teyzesinin cenazesinde ağlamıştı Ali. Evine gitti ve teyzesinin resimlerine bakarak bir iç geçirdi. Canı yanıyordu. Kalbi ise kırık dökük. Bir anda ağlamaya başladı. Fotoğrafın üstüne dökülen gözyaşlarını umursamıyordu.

"Teyze, koca adam oldun sen demiştin bana düştüğüm zaman, ağlamamalısın demiştin. Yapamadım, koca adam olamadım. Sen yanımda değilsin, annem yok, babam yok. O...o da...bıraktı. O da bıraktı teyze. Şu hayatta tutunabilecek tek bir dalım yok ve ölmek istiyorum. Kimsesiz yaşamak çok ama çok zor ve ben kaldıramıyorum. Bak  hüngür hüngür ağlıyorum, hıçkırıklara boğula boğula. Özür dilerim teyze affet beni ne olursun affet, sana verdiğim sözü bile tutamıyorum. Allah kahretsin ki tutamıyorum. Koca bir adam olamıyorum ve seni çok özlüyorum."

Ali ağlamaktan şişen gözlerini pencereden dışarıya çevirdiği zaman elindeki resimleri yere düşürdü ve koşarak aşağıya indi. Boş bir yere bakıyor, oraya doğru adım adım yürüyor ve ellerini uzatıyordu.

"Teyze, duydun sesimi. Duydun beni almaya mı geldin? Ya da yanımda olmaya mı geldin? Ne olur uzaklaşma. Ellerimi tut. Bırakma beni. Teyze neden kaçıyorsun?  Sana yalvarırım gitme. Teyze. Bırakma beni burada. Arkanı dönme. Hayır hayır bana bak biraz daha. Sana ihtiyacım var. Teyze." Sesi kısıldı ve yere düştü. Dudaklarının arasından üç kelime çıktı.

"Yanımda ol, lütfen." Evet sokağın ortasında sırılsıklam olmuş bir şekilde Ali, hüngür hüngür ağlıyordu. Tıpkı bir çocuk gibi. Halüsinasyon görüyor olmalıydı. Sıla'nın ellerinden tutup yanında olması şarttı. Sıla Ali'nin bu halini gördükten sonra bakalım yanında olacak mı? İyi okumalar...

Doğru yolda mı ilerliyorum acaba? Bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var Ali'yi öylece bırakmamalıydım. Kendimi tehlikeye atmadan onu kurtarmaya çalışacaktım. Yanında olacaktım. Şu an neden böyle düşündüğümü de bilmiyorum. Öyle davranmamalıydım ama, o an üşüdüğümü fark ettim ve gözümün önünden üşümemem için küçücük elleri ile üstümü örtmeye çalışan 4 yaşındaki kız kardeşim geçti. Bir anlık patlamam, kalp kırmam onun içindi. Durumu düzeltmeliyim. Elimden geleni yapacağım.

Furkan'ı arayıp bugün yürüyerek okula gideceğimi söyledim. Tabii ki yine aynı şeyi yaptı; ısrar etti. Fakat yine yenildi. Kulaklıklarımı taktım ve telefonumda

"Kahraman Deniz - Suç mahalli" çalıyordu.

Bence müzik dinlemek hayattaki en büyük
zenginlik. Her şeyi içimden attım. Bir süreliğine de olsa. Sadece müziği hissettim. Bir süre sonra, en sevdiğim şarkı çaldı.

"Ay tenli kadın"

Bu şarkıyı dinlerken Ali'nin görüntüsü gözümün önünden geçti. Şarkının nakarat kısmında,

"Tenin almış beyazlığını Aydan, saçlarının rengi Geceden bundan geceye sevdam..."
derken Ali ile şarkının ne kadar uyumlu olduğunu fark ettim. Ali'nin ay gibi teni, gece gibi siyah saçları vardı. Okula gidip bir an önce onu görmek geliyordu içimden. Dün nefret dolu bir şekilde masasından kalktığım insanı bugün görmek istiyordum.

Okula yetiştiğim zaman hızlı adımlarla Ali'nin sınıfına çıktım. Yüzümde kocaman bir gülümse vardı. Ali'yi sınıfında göremeyince büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Sınıfındaki arkadaşlarına sordum, etrafa baktım, tüm katları gezdim ama yoktu, Ali yoktu. Gelmemişti. Dediğim onca şeyden sonra gelmemesi şaşırtmamalı tabii.

Hızlıca okuldan çıktım. Ali'yi önceden takip ettiğim yola doğru ilerledim. Tam bayıldığım yerde durdum. Çünkü oradan sonra nereye gideceğimi bilmiyordum. Hava soğuk ve sadece ellerim üşüyordu.Yüzüm asık bir şekilde geri dönerken, arkamdan bir adamın bana doğru seslendiğini duydum.

"Bakar mısın kızım? Hey!" Arkama dönüp sol işaret parmağımı kendime doğru uzattım.

"Ben mi?" Adam kafasını olumlu bir şekilde salladı ve hızlı adımlarla yanına ilerledim.

"Merhaba kızım, ben Sabri. Sabri usta derler. Bu mahallenin terzisiyim. Geçen gün bizim oğlan seni kucağında baygın bir halde getirmişti dükkana. Seni oradan hatırladım. Herhalde Ali'yi arıyorsun. Yoksa bu mahallede deli deli dolanmazsın." Ufak bir kahkaha attı. Nasıl anladı bilmiyorum ama denk gelmem iyi oldu.

"Evet ustacım. Ali'yi arıyorum. Bugün okula gelmedi. Çok merak ettim onu." Sesim telaşlı ve bir o kadar heyecanlıydı.

"Tamam kızım. Ben sana onun evini tarif edeyim. Bak şimdi bu sokaktan dümdüz aşağıya iniyorsun, hiç bir yere sapmadan. Ardından karşına bir kıraathane çıkacak. Onun yanında sarı bir bina var, o binada 4. Katta oturuyor." Yüzünde hoş bir gülümseme ile  gözlerini kırptı. Teşekkür edip yanından ayrıldım.

Sabri ustanın tarif ettiği gibi hızlıca ilerledim. Sonunda binanın karşısına geldim. Merdivenleri ikişerli ikişerli çıkarak kapısının önünde durdum. Kapıyı büyük bir heyecanla çalacaktım ki, kapının açık olduğunu fark ettim. Korku dolu bir şekilde ağır ağır içeriye girdim. Ali iki büklüm olmuş ağlıyordu. Ali Kara ağlıyordu. Güçlü gördüğüm ama içinde sert rüzgarlar esen Ali ağlıyordu. İçini dışarı taşırmıştı.

Çantamı bir kenara fırlatıp Ali'nin yanına koştum. Yüzünü avuçlarımın içine alıp, baş parmaklarımla gözyaşlarını sildim. Yavaşça kaldırdım. Dizlerinin üstüne oturttum. Bana acı dolu gözlerle bakarken bir yandan da şok olduğunu hissettim. Suratına uzun bir süre telaşlı bir yüz ifadesi ile baktım.

"Sakin ol ben geldim. Ağlama Ali." Kafasını omzuma yasladım onu susturmaya çalışırken bende ağlamaya başladım.

"Ss...Sıla" kekeliyordu.

"Evet benim. Yanında olmaya geldim Ali. Seni öylece bırakıp gittiğim için özür dilerim."

Cevap vermesine izin vermeden ona sımsıkı sarıldım. Bir daha bırakmayacakmışçasına.
Birkaç saat sonra kendine geldi. Bende hazırlanarak, kapıya çıktım. Ayakkabılarımı giyip arkama döndüğümde ona uzun uzun baktım. Son bir kez sarıldım ve sessizce fısıldadım.

"Yanında olmak istiyorum." Gülümsediğini hissettim. Evet ben artık onunlaydım ve sırtını yaslayabileceği bir ağaç olacaktım.

"Yanımda olmanı istiyorum." Mutluydu ve daha çok mutlu olacaktı. Ona gülümseyip aşağıya indim. Hemen Furkan'ı aradım. Her olan biteni ona anlatacaktım. Telefonu açtığında ona okulun önünde buluşmamız gerektiğini söyledim. Furkan'ı da yanımda istiyordum. İyi bir üçlü olabilirdik. Bunları düşünürken kendi kendime sırıtıyordum. Sadece kumlu yolları geçtim, şimdi sırada taşlı yollar var ve zor zamanlar bizi bekliyor.

DİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin