Gece ve Dolunay...

123 36 31
                                    

Teneffüs zili çaldığında sınıftan ilk ben çıktım. Deniz'in yanına gidecektim. Ona bir teşekkür borçluydum. Sınıfına doğru ilerlerken bir el kolumu tuttu. Bir adım daha atamadan olduğum yerde durdum ve hızla beni tutan kişiye baktım. Bu Ali'ydi. Bence Ayşegül ile mükemmel bir çift olurlar aynı tarz tutup çekmeler. Olurlar ya bunlar ben bunların arasını kesin yapmalıyım. Neyse Sıla sus ve şimdi onu dinle. Ali çok sert bakıyordu. Sanki canını yakmışım da intikam almak ister gibi.

"Deniz ile aranda ne var?" Kaba ve sertti.

"Bir şey yok sadece arkadaşım. Neden soruyorsun bunu?" Bu onu neden ilgilendiriyordu ki? Kaşlarımı çatmıştım.

"Sana bunun açıklamasını yapamam. Cevabımı aldım bu kadarı yeterli." Biraz durulmuş gibiydi.

"Bana bunun açıklamasını yapmak zorundasın! Benim özel hayatımın seni bu kadar ilgilendirmesinin sebebi ne?" Sıla sus kızım niye o kadar bağırıyorsun?

"Kusura bakma sesimi biraz yükselttim. Fakat bana bunun açıklamasını yapacaksın." He şöyle işte. Sakin ol sen kızsın!

"Haklısın yapmak zorundayım ama şu an değil. 3 gün sonra teyzemin ölüm yıl dönümü. O gün sana açıklamasını yapacağım Sıla. Kabul etmezsen de hiçbir zaman söylemeyeceğim." Şimdi söyleseydi ne olurdu ki? Neden ölüm yıl dönümünde?

Bu soruların cevabını o zaman alırdım. Şimdi sormaya vaktim yoktu. Kafamı sallayıp yanından ayrıldım.

Ders zili çalmak üzereydi. Hızlı adımlarla Deniz'in sınıfına gittim. Cam kenarında bir kızla karşılıklı sohbet edip gülüyorlardı. Kaşlarımın çatıldığını ve kıza tip tip baktığımı hissettim. Neden öyle bakıyordum ki bu kıza? O kimdi? Kıskanmıyorum asla. Fakat onu başkasıyla gülerken görmek, bilmiyorum.

Konuşmalarını bölmek istemedim ve arkamı dönüp kendi sınıfıma ilerledim. Son derse girmek istemiyordum. Bir an neden bu kadar sinirlendiğimi bende bilmiyorum. Kendime sürekli sorular sormaktan yorulduğumu hissettim. Bir ders önce mutluluktan dişlerimi saklayamazken, şimdi ise tek kelime konuşasım yoktu.

Derse girmemek için yangın merdivenlerine  girdim. Üst kata çıkarken bir ses duydum. Etrafıma bakınırken bir ses daha duydum. Bu kapı açıp kapatma sesi fakat garip bir açıp kapatma sesiydi. Bir anda ışıklar söndü. Elektrikler gitmişti. Okulun jeneratörlerinin açılmasını bekliyordum. Telefonumu çantamda unutmuştum. Hep önemli zamanlarda zaten böyle oluyor. Telefonumu unutuyorum. Üstünde olduğum basamak kapıya uzaktı. Karanlıkta yavaşça yere çöktüm ve merdivenin üstüne oturdum.

Karanlıktan korkmuyordum. Korkacak bir şey yoktu. Aydınlık bir süreliğine yok oldu. Biraz da karanlığa yer vermeliyiz belki de. Biraz da onla baş başa kalmalıyız. Tek bir şeyle kalmamak lazım değil mi? Aydınlık belki yardımcı oluyordu. Fakat çokta zorluyordu. Karanlıkta ise hareket edemiyoruz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Belki de bunun için karanlığı seviyorumdur. Oturup düşünebiliyorum, zorlanmıyorum, korkmuyorum. Bir de bu taraftan bakın. Hiçbir zaman korkmayacaksınız.

Kollarımı dizlerimin üstünde birleştirdim ve kafamı üstüne koydum. Sesler kesilmişti. O an aklıma Ali gelmişti. Neden 3 gün sonra? Neden o gün? Bana karşı hisleri olduğunu düşünmek istemiyorum. Ona yardım ediyorum ve arkadaşım. Hem Ayşegül böyle bir şey olduğunu duysa ne kadar üzülürdü değil mi?

Bunları düşünürken bir ses duydum. Ayak sesi. Adım adım bana yaklaşan birisi vardı sanki. Kalbim yine hızla atmaya başladı. Kafamı kaldırdım. Karanlıkta etrafıma bakmaya çalışıyordum. Usulca ayağa kalktım. Merdivenin demirlerini tuttum. Adım adım basamakları inerken bir ses daha duydum. Nefes alışveriş sesleri. Benim kadar hızlıydı. Yine mi rüyadaydım acaba?

DİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin