"Artık 3 kişi savaşacağız..."

157 49 56
                                    


Daha 18 yaşındayım ve ne olduğu belirsiz bir konunun içindeyim. Belki hedef benim. Hala bir şey bilmiyorum. Yapbozun parçalarını bulamadım. Bulmak için soru sorup cevap almaya değil, zamana ihtiyacım vardı. Karşıma ne çıkacağı hakkında bir fikrim yok. İlerlediğim yerde oturdum ve yardım eli bekliyorum. Tek bildiğim bir şey vardı ve sürekli onu düşünüyordum.

"Bu yol uzar."

Sonunda bir ışık görebilmek için ayağa kalkıyorum ve devam etmeye çalışıyorum.

Furkan'ın araması ile hızlı bir şekilde aşağıya indim. Koşarak arabaya bindim. Selamlaşacak zamanımız yoktu. Kemerimi taktım. Furkan hızla arabayı kullanmaya başladı. Çünkü geç kalmıştık. 10 dakika içerisinde okulda olmuştuk adeta. Hızlıca derse yetişmeye çalışıyorduk. Görende inek öğrenciyiz, dersi kaçıramayız falan sanacak. Devamsızlığımız fazlaydı onun için tek nefesle koşuyorduk. Kapıyı açtığımız zaman mükemmel bir görüntü ile karşılaşmıştık.
Ders boştu.

Yerimize geçtik. Furkan ile dün olan konuşmaları unutmuş, normal sohbet ediyorduk. Sanırım ilk iki ders boş olacaktı. Furkan ile Ali konusunu konuşacaktım. Bu konuyu dün çok düşündüm ama şu an emindim. O olmazsa olmazdı. Büyük bir hevesle ona doğru döndüm.

"Ya Furkan sen bugün neden bu kadar karizmatik olmuşsun? Okulda kız bırakmayacaksın Furkişim." İçimden bir ses:

"Yağcılarda inecek var, hadi Sıla inme vaktin geldi." diyordu adeta. Fakat Furkan böyle yumuşardı.

"Sıla, söylemene bile gerek yok biliyorum. Ben her gün mükemmelim. Sende çok gurur duymalısın yanında Brad Pitt gibi çocuk var." Öyle bir kahkaha attım ki, herkes dönüp bana baktı resmen. Onları aldırmadan tekrar Furkan'a döndüm. Gözlerimi ve sesimi kısarak:

"Ne demezsin Adanalı Brad Pitt, bundan çok mutluyum ve gurur duyuyorum." Sesimi kıstığım için dalga geçtiğimi anlamıştı ve kafamı sol kolunun altına alarak sıkıştırdı.
Diğer eliyle de kafamın üstüne yumruk yapıp koydu. Kurtulamıyordum. Bu çocuk ne ara bu kadar kas yapmıştı? Onu gıdıklayarak ellerinden kurtuldum. Kendimi kurtardığım zaman ona hızlı bir şekilde, gözlerimi kapatarak ağzıma gelenleri söyledim.

"Furkan, Ali'nin yanında olmalıyız. Çünkü bize ihtiyacı var. He birde bu oyunu oynayan eniştesi olabilir." Çok hızlı konuşmuştum ve ben bile ne dediğimi bilmiyordum. Eniştesi mi dedim? Allah kahretsin!

Neden ağzımdan öyle bir şey çıkmıştı ki? Adam ölmüş ve ben onun yapabileceğini söylüyorum. Bunu dile getirmek bile korkunçtu.

Furkan öyle bir şok olmuş şekilde bakıyor ki sanki "Ben katilim." dedim.

"Sıla sen ne dediğinin farkında mısın? Söylediklerini kulakların duyuyor değil mi? O adam ölmüştü hani. Ölü adam nasıl oyun oynasın?" Bu yalanı devam ettirmeliydim. Yoksa Furkan yanımızda olmayacaktı ve ben taşlı yollardan çıkamayacaktım.

"Belki öleceğini biliyordu ve birkaç adam ayarlamıştı. Ya da" yutkundum. " Ölmemiştir." Söylediklerimden kendim bile ürperdim doğrusu. Sanki Furkan yavaş yavaş yumuşuyordu. Evet onu yanımıza alabilirdim.
"O tek başına savaşamaz bize ihtiyacı var. Yanındayız tamam mı?" Furkan istemese bile kabul edecek gibi duruyordu. Gözlerini kapattı ve beklediğim cevabı söyledi.

"Yanındayız."

Evet o beklediğim yardım eli gelmişti. Taşlı yolları geçmiştim. Ne bir yorgunluk, ne de bir acı vardı. Hepsi Furkan'ın ağzından çıkan tek kelime ile uçup gitmişti.

Furkan'a defalarca kez teşekkür ettim. Bugün dersin boş olmasından güzel bir olacağını hissetmiştim. Teneffüs zili çalması ile hızlıca Ali'nin yanına gittim. Eli çenesinde öylece dışarıyı izliyordu. Hızlı ve kendinden emin adımlarla yanında doğru ilerledim. Beni gördüğüne sevinmişti. Yüzünde hafif tebessüm ile ne diyeceğimi bekliyordu.

"Ali, yanındayız." Yüz ifadesini hiç bozmadan bakıyordu. Ne dediğimi anlamamıştı sanki.

"Furkan ve ben senin yanındayız. Furkan en başta çok kızdı hatta ikiniz arasında tercih yapmamı falan istedi. Ben ikisini de kabul etmedim ve onu ikna ettim. Artık 3 kişi savaşacağız." 3 silahşörler Sıla, Ali ve Furkan.
Kulağa çok hoş geliyordu.

Ali benim kadar sevinmemişti. Yüzünde ki tebessüm yerini değişik bir yüz ifadesine bırakmıştı.

"Sıla, o çocuk yani Furkan. Beni sevmiyor. Biliyorum bunu. O yüzden gerek yok. Senin ve onun başının belaya girmesini istemem. İstenmediğin yerde durmak nasıl bir duygu en iyi ben bilirim. Beni buna zorlama." Sesi kötüydü. Kendisi de kötüydü. Sanki bir kağıt gibi parçalanmış, dağıtılmış ve çöpe atılmış. Yenilmeyi kabul etmiş bir tavırla konuşuyordu ve bu benim en nefret ettiğim olaydı.

Kabullenmek.

"Ali eğer kabul etmezsen, beni kaybedersin." Tabii ki kaybetmeyeceksin sadece korkutmak amaçlı.

"Sıla, lütfen." Sesi kısılmıştı sanki.

"Ali biliyorum yaralısın. Toparlanman lazım ve tek başına savaşamazsın. Bırak yardım edeyim. Edelim." Ali ve Furkan çok iyi anlaşacak gibi geliyor. İkisi de inatçının teki.

"Tamam, kabul ediyorum ama eğer ikinizden birinin başına bir şey gelirse beni bir daha göremezsiniz. Hayatınızdan sonsuza kadar çıkarım." İnanmıyorum. Hiç beklemiyordum şu an kabul edeceğini. Bir an sarılmak istedim. Tam ona doğru yaklaşırken kendimi tuttum. Ne yapıyorsun Sıla? Kendine gel!

Ali'nin yanından ayrıldıktan sonra kendi sınıfıma gittim. Furkan yine kızlarlaydı. Olduğu sıraya doğru ilerlerken bir el kolumu tuttu ve ilerlememi durdurdu. Kafamı sola çevirdiğimde beni tutan kişinin Ayşegül olduğunu gördüm. İlk kolumu tutan eline ardından yüzüne baktım sert bir şekilde. Elini çekince kendimi ona doğru döndürdüm ve soru sorar gibi kafamı salladım.

"O çocuktan uzak durmanı istiyorum Sıla." O çocuk? Ali mi yoksa?

"Kimden bahsetiyorsun sen?" Kaşlarımı çattım.

"Ali'den bahsetiyorum. Sürekli bir yanına gitmeler, uyurken senin başında beklemeleri falan. Ne oluyor? Sevgili misiniz yoksa?" Son soruyu sorarken içinde korku vardı. Ayşegül Ali'den mi hoşlanıyordu? Ama Ali benim arkadaşım ve istediğim kadar gider gelirim. Sırasının üstüne ellerimi koydum ve ona doğru iyice eğildim.

"Pardon da Ayşegül bundan sana ne." Evet şu an kötü kız başrolündeyim ve rolümü layıkıyla yerine getirdim. Peki ben neden sürekli saçmalıyorum? Bu hareketler ne Sıla? Kendimi geri çektim ve sırama doğru yürüdüm. Ayşegül bana çok sinir olmuştu ama hak etmişti. Cevap bile vermedi.

Ali, ben ve Furkan. Çok iyi bir üçlü olacaktık. Buna emindim. Oyunu bitirip göklere çıkacaktık...

DİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin