"Artık affet!"
Gelen şu mesaja nasıl sinir olmayayım ki? Bu tam bir pişkinlik. Benim için bittin Deniz!Mesajına cevap vermeden telefonu kapattım. Zilin çalması ile mutfaktan kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtığım sıra karşımda babamı ve fındık burnu görmek beni çok mutlu etmişti. Bir anda duygularım ne kadar inişli çıkışlı olmuş; onu fark ettim. Bir sevinip, bir sinirleniyorum, tekrar seviniyorum...
Şu kafamın üstünde ki bulutlardan kurtulup babama sımsıkı sarıldım. İhtiyacım olan şey tamda buymuş.Oturma odasına geçtik ve babam her zamanki koltuğuna oturdu.
"Ne yaptın prensesim?" Ne yapmadım ki baba! Eve yaralı bir erkek arkadaşımı aldım. Onu iyileştirirken, başka bir erkek arkadaşımla ilgilendim. Ormanda mahsur kaldım. Bayılıp ayıldım. İçimde ki gürültüyü dağıtarak babama cevap verdim.
"Evdeydim, dün okula gittim sadece." Sen yalana iyi alıştın kızım.
"Ama ne yapayım? Zorundayım!" Bir dakika ben şu an iç sesimle, sesli bir şekilde kavga mı ediyordum?
"Anlamadım canım. Bana mı seslendin?" Yapmacık bir gülüşle durumu düzeltme çabasına girdim.
"Hayır babacım. Şarkı mırıldanıyordum." Hızla gözlerimi yere diktim.
İki yabancı gibiyiz sanki. Annem miydi bu bağın kurucusu?
"Alışamadım Sıla."
"Neye alışamadın babacım?"
"Annenin yokluğuna."
Şu cümle işkence gibi geldi. Gözyaşlarımı tutmaya çalıştım. Babamdan izin alarak dışarıya çıktım. Nefesim tıkanıyordu. Kafamın dağılması için biraz dolaşmaya ihtiyacım vardı sanırım. Kulaklıklarımı taktım ve son ses bir müzik açıp sokağın aşağısına doğru yürüdüm.
Telefonumun çalması müziğimi yarıda kesmişti. Ve bu durum beni çok sinirlendirmişti.
"En güzel yerinde rahatsız eden şey umarım önemlidir!" Kendi kendime mırıldanmayı kesip telefonumu açtım.
"Ne yapıyorsun Sıla?" Furkan ilk defa bu kadar durgundu.
"Yürüyüşe çıktım biraz. Hava almaya ihtiyacım vardı. Sen ne yapıyorsun? İyi misin?"
"İyiyim, iyiyim." Sıkıla sıkıla tekrarlamıştı dudaklarının arasından çıkan bu kelimeyi.
"Neyin var?"
"Sıla, acilen toparlanmamız lazım! Bak kendime gelemiyorum artık. Bu lanet işten kurtulmak istiyorum. Dışarıya çıkmaktan korkar oldum resmen. Ya halledelim bir an önce ya da..." uzun bir sessizlik;
"Ben artık yokum!" Çok haklıydı. Artık bir an önce kapatmamız lazımdı şu meseleyi. Sonunda ne varsa vazgeçmekte yoktu!
"Her zamanki buluştuğumuz cafeye gel! Ali'yi de çağıracağım. Orada görüşürüz." Birşey söylemesini beklemeden telefonu suratına kapattım ve başka bir sokağa saptım. Nefes nefese ilerlerken Ali'ye mesaj yazıp, telefonumu cebime attım.
Cafe ile aramda biraz mesafe vardı. Taksi bulmak için ana caddeye çıktım. Gözlerimi yolun bir ucundan ayırmazken, bir yandan da ne yapıcağımızı düşünüyordum. Düşünüyordum dediğime bakmayın! Kafam bomboş. Düşünemiyorum. Düşünmek için çabalıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİP
Teen FictionBu zaferle dibe çöküşün hikayesidir. Orası sevinçlerini, üzüntülerini, aşklarını, yorgunluklarını, anılarını ve acılarını sakladıkları yer. Hadi sizde Sıla'nın başına gelenlere ortak olun. Keyifli okumalar!