"Sanki Dünyam'ın sonu.."

107 29 29
                                    

Kafamı koyduğum yastığın sırılsıklam olduğunu hissettim. Yüzümü buruşturdum ve gözlerimi açtım. Kısık gözlerle kaldırdım kafamı. Karşımda annemi gördüm. Burnunu çeke çeke ağlıyordu. Benim uyandığımı görünce telaş yaptı. Gözyaşlarını sildi. Kendimi kaldırmaya çalışırken bedenimin ağırlığını taşıyamadım. Yatağım bir anda çekti sanki beni. Her yerim ağrıyordu. Ve çok üşüyordum.

"Kızım, nasılsın? İyi misin birtanem." Sesi titriyordu. Ne oldu bana? En son terleyip uykuya daldığımı hatırlıyorum.

"Üşüyorum anne." Sesim çıkmıyordu. Hasta mı olmuştum? Yutkunmaya çalışırken bademciklerimin ağrıdığını fark edince gözlerimi sıktım ve zorla yutkundum. Hala üşüyordum. Zorla kendimi kaldırdım. Yatağımda oturur halde doğruldum. Annem hala ağlıyordu. Fakat sessiz sessiz ağlıyordu. Gözyaşlarını saklamaya çalışır bir hali vardı. Elini atıp gözyaşlarını silerken bir elini tuttum.

"Neden ağlıyorsun annecim? Bir şey mi oldu?" İç çeke çeke ağlıyordu. Boğazımı temizledim ve ona doğru yaklaştım. Ağlamasına dayanamıyordum.

"Aman kızım bilmiyor musun beni? Sen ateşlendiğin zaman tutamıyorum şu gözyaşlarımı." Burnunu çekti ve elinde buruşturduğu peçeteyi izledi. Sanki kendi canı yanıyor.
Ana yüreği işte.

"Merak etme Kraliçem ben iyiyim." Yaklaştım ve yanağına süzülen gözyaşlarının üstüne bir öpücük kondurdum.

"Ben şimdi aşağıya iniyorum. Sende arkamdan geliyorsun. Kahvaltını adam akıllı yapıyorsun. Bugün de okula gitmiyorsun! Anlaşıldı mı küçük hanım?" İşaret parmağını sallayarak tek tek konuşuyordu. O söyledikçe ben kafamı sallıyordum. "Tamam" der gibi. Kafamı salladığıma bakmayın! Tabii ki de gideceğim okula.

"Bir duşa girip çıkayım. Ardından biraz bir şeyler atıştırayım, varya bomba gibi olurum." Alaycı konuşmam hoşuna gitmiyordu biliyorum. Fakat anneme iyiymişim gibi göstermem gerekiyordu. Gözlerine baktım bir cevap vermesini beklercesine.

"Bilmiyorum. İyi olduğunu göreceğim öyle. Daha okula gitmene 2 saat var. Hadi kalk!" Yatağımın yanında oturduğu sandalyeden kalktı ve odadan çıktı. Annem gittikten sonra yeri süzmeye başladım. Halim yoktu. Yatağın üstüne devrilmemek için oturduğum yerden destek aldım ve sımsıkı tuttum.

"Tabii o kadar dışarı da kalırsan, üstüne bunlar.. hasta olman normal Sıla hanım."

Kendi kendime mırıldanırken ayağa kalktım. Derin bir nefes aldım ve odadan çıkmak için bir kaç adım attım. Kafamı bir anlık sola çevirdiğim zaman gördüğüm karşısında gözlerimi iri bir şekilde açtım. Bu ben olamazdım. Aynaya yaklaşırken saçlarıma, göz altlarıma, yanaklarıma dokunarak ilerledim. Şok olmuştum. Resmen mahvolmuş bir haldeydim. Sıkıcı hayatıma bir anda gelen bu aksiyonlu işler beni yıpratmıştı. Eski Sıla Demir yoktu. Bahsettiğim makyaj yapmak, süslü kokona olmak değil! Bu kadar bakımsız ve yıpranmış olmamak.

Odadan hızla çıktım ve banyoya doğru yöneldim. Paytak paytak adımlarla yürüyordum. Banyonun kapısını açtım ve içeri girdim. Havlumu hazırlayıp duşa girdim. Ateşimin düştüğünü fark etmiştim. Yorgunluğumu, halsizliğimi başımdan akan su ile gönderdim sanki. Rahatlamıştım.

Odama girdiğim zaman, hızla dolabıma yöneldim. Okul kıyafetlerimi çıkardım. Onları giydikten sonra aynanın karşısına geçtim ve kurutma makinesini aldım elime. Saçlarımı kuruturken her yere saçılan, dağılan hali çok hoşuma gidiyordu. Kurutma makinesini saçlarımın etrafında savururken kendime uzun uzun baktım. Bu sefer kendi gözlerimin içine derinlemesine dalmıştım.

Gözlerimin içinde gördüğüm kişi sanki ben değildim. Oradaki çok güçlü, hırslı, korkusuz ve intikam ruhlu gözüküyordu adeta. Bu yanımı içimde saklamam çok büyük hataydı.

DİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin