Medyada Azad ile Dicle.
Boran'ın son sözleri, Dicle'nin üzerine atılan son topraktı. Çoktan diri diri mezara gömülmüştü, fakat sevdiği adam, nefes aldığı son anları da ondan almıştı. Aşıklar Tepesi'nde yalnız kaldığında, hırçın Dicle Nehri'ne baktı. Şimdi kollarını açıp kendini suya bıraksa, her şey sona erecekti. Sevdiğinin gözlerinde her gün öleceğine, bir kez ölüp kurtulurdu. Ölüm, gerçekten tek kurtuluş muydu? Başka seçeneği olmadığını düşünüyordu, ancak bir konuda yanıldığını fark etti. Bu dünyadan, Zaloğullara evlat vermeden göçüp giderse, başka kurbanlar seçilecekti. Bugün Bermal için kendini feda eden kadın, yarın o küçük kızı sırtlanların önüne atamazdı. Bermal ve yeğeni İdris için hayatta kalmalıydı. En önemlisi de Asmin'in intikamını almak ve Zaloğullarını bitirmek için nefes almalıydı.
Sel gibi akan gözyaşlarını silip oradan ayrılmaya karar verdi. Biraz ilerledikten sonra arkasına dönüp dilek ağacına baktı.
"Her şeyin başladığı ve bittiği yer," dedi, sesinin titremesine engel olamadan. Boran'ı mazide bırakmak, kalbini burada gömmek ve ruhuna veda etmek için hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Baba ocağına gitmek için boş ara sokaklardan geçmeye başladı. Bugün Cizre çok sessizdi. Bu sessizlik, hem huzur veriyor hem de ürkütüyordu. Yalnız kalmışken kendisiyle yüzleşmek istiyordu.
Boran haklı mıydı? Giden ben miydim? Bermal'i kurtarmak, İdris'i korumak için değil miydi bu fedakarlığım? Yoksa kendimi feda etmedim de, Boran'ın beni bırakıp gitmesini kaldıramadığım için mi abi dediğim adamla evlendim? Dün Azad'ın dediği gibi, bu hikayenin tek kötüsü ben miyim? Ben böyle bir insan mıyım gerçekten? Dört sene, dört sene ya bekledim sevdiğimi, hiç cevap alamadan. Şimdi dönüp dolaşıp tek suçlu, günahkar ve hain ben mi oldum? Düşmanlarıma attığım her ok, dönüp dolaşıp beni buluyor, kalbime saplanıyor. Rabbim, eğer beni cezalandırıyorsan, önce nedenini öğrenmek isterim. Ben ne günah işledim? Kul olmaktan başka ne yaptı Dicle?
Kendisini sorguya çekerken, ayaklarının onu nereye götürdüğünü fark etmemişti. Kabristana gelmişti. İleride duran ablasının mezarına baktı uzaktan.
"Katilini bulana kadar, Zaloğullarını yok edene kadar seninle yüzleşmeyeceğim, abla. Ama sana yemin ediyorum, onlara asla boyun eğmeyeceğim."
Oradan da ayrılıp annesini ziyaret etmek için baba evine gitti. Kapıyı açıp evlerinin bahçesine girdiğinde, kardeşi Fırat'ı ve biricik yeğenini oynarken gördü. Üç yaşlarındaki İdris, halasını görür görmez ona doğru koştu. İkili sarılıp hasret giderirken, Fırat, evdekilere ablasının geldiğini yüksek sesle haber etti. İki kardeş özlemle birbirine sarıldı, Fırat gözyaşlarını tutamadı.
"Özür dilerim bacım, ne seni ne de Asmin ablamı koruyabildim."
Fırat, ailenin demir yumruğu gibiydi. Küçüklükten beri canı yansa bile ağlamazdı, hep dik kafalıydı. Düşüncelerini özgürce ifade edebiliyor, herkese karşı dimdik durabiliyordu. Şimdi ise küçük bir bebek gibi ablasının kollarında hüngür hüngür ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eɴɪşᴛᴇᴍɪɴ Kᴜᴍᴀsı
Художественная прозаBazı aşklar günah gibidir; öyle bir günahtır ki bedeli berdel ile ödenir. Bu topraklarda, erkeklerin yaşaması için kadınlar kurban edilir. Kadın haklarından bihaber olan bu coğrafyada, kadın kahramanlar vardır. Bu bir aşk hikayesi değil; kaderine bo...