Medyada Zeynep ile Boran.
Önünde kalbini emanet ettiği adam ve ömrünü cehenneme çeviren Azrail'in kardeşi duruyordu. Dicle, bugün birinden birini uçurumdan aşağıya itecekti. Boran'ı tehlikeye attığının farkındaydı, ancak Zeynep'in genç adama olan aşkını da çok iyi biliyordu. Bu yüzden her iki kadın da sevdiğini koruyacaktı. Dicle onu buradan göndererek, Zeynep ise diri diri kendisini gömerek.
Genç kız, ruhu çekilmiş gibi orada öylece kalakaldı, Havin hala şaşkınlık içinde geri adım atarak sırtını onlara döndü. Az sonra olacaklara şahit olmak istemiyordu. Yıllardır küs olduğu abisi ile yeni barışmışken yolları tekrar ayrılacaktı. Fakat bu durumda İbrahim Ağa'dan daha kıymetliydi oğlu. Boran'ı onlara kurban edemezdi. Genç adamın bakışları bir Zeynep'te bir de hemen nişanlısının arkasında durmuş kendisine bakan Dicle'de oluyordu.
Genç kadın, sevgili görümcesinin kendisini fark etmemesi için sessiz adımlarla oradan ayrıldı. Şimdi odasında sabırla olacakları bekliyordu. Öyle ki saniyeler dakika, dakikalar saatler gibiydi. Geçmek bilmiyordu. Kulağında kalbinin sesini duyar, nefes almayı unutur olmuştu. Odasında bulunan altın işlemeli boy aynasının karşısına geçerek kendisini izlemeye başladı.
Yarın Boran bir daha gelmemek üzere bu topraklardan gidecek. Böylelikle bitmek bilmeyen sevdamı bundan sonra canlanmaması için yüreğimdeki en derin çukura hapsedeceğim. Ardından Azad'ı gideceğim yere götüreceğim, bizim hesaplaşmamız burada değil öte dünyada olmalı. Zira bu yalan dünyanın adaleti de adalet değil ki...
Hemen yanında duran sandığın başına geçerek elini üzerinde gezdirdi.
Kefenim bile hazır abla, az kaldı kavuşmamıza...
Kapının hışımla açılmasıyla elini sandıktan çekti ve kocasının geldiğini düşünerek hareketsiz hâlde olduğu yerde kaldı. Yatağın üzerinde hazır bekleyen takımı işaretleyerek, "İstediğin gibi hazırlattım takımını, giyinirsin," dedi. Fakat bu sessizlik hayra alamet değildi.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun!" Bu sesin sahibi, bir gülüşüyle can aldığı ve can verdiği adamdı. Yüzünü ona döndüğünde öfkeli bir adam görmeyi beklememişti.
"Boran, ben ne yaptıysam senin için yaptım, ömrünü asla sevmeyeceğin bir kadına adamaman için. Şimdi git, birazdan Azad gelir."
Genç adamın yüz ifadesi Dicle'nin hiç hoşuna gitmemişti, oysa genç kadın iyilik ettiğini düşünüyordu. Acaba yanıldı mı? Yoksa Boran gönlünü mü kaptırdı Zeynep'e, bu olabilir miydi?
"Beni az evvel Zeynep'in karşısında nasıl zor duruma soktuğunda zerre kadar korkmadın da, kocan gelecek diye mi korkuyorsun? Ne olur Azad bizi böyle görse, seni boşar ve iktidar yolundaki ortaklığın biter mi?!"
Öfkeyle söylenen kelamlar genç kadını her ne kadar incitse de, sakinliğini koruyarak cevap verdi.
"Zeynep aramızdakini öğrense, bizi ifşa etmektense ölmeyi tercih eder. Çünkü o sana aşık, en az benim sana aşık olduğum kadar..." Bunları söylerken elinde olmadan dolmuştu sonbaharı andıran gözleri. "Lakin Azad öyle mi! Bir şüphe duysa ikimizi de yok eder. Hani ben zaten yaşayan bir ölüyüm de, senin tırnağına zarar gelse mahvolurum ben..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eɴɪşᴛᴇᴍɪɴ Kᴜᴍᴀsı
Narrativa generaleBazı aşklar günah gibidir; öyle bir günahtır ki bedeli berdel ile ödenir. Bu topraklarda, erkeklerin yaşaması için kadınlar kurban edilir. Kadın haklarından bihaber olan bu coğrafyada, kadın kahramanlar vardır. Bu bir aşk hikayesi değil; kaderine bo...