Bazı aşklar günah gibidir; öyle bir günahtır ki bedeli berdel ile ödenir.
Bu topraklarda, erkeklerin yaşaması için kadınlar kurban edilir. Kadın haklarından bihaber olan bu coğrafyada, kadın kahramanlar vardır.
Bu bir aşk hikayesi değil; kaderine bo...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Medyada Azad ağa.
Kaderlerin değiştiği güne hazır mısınız? Sırlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.
Genç kadın, Hazal ile Azad'ı görünce allak bullak oldu. Hızlı atan nabzını kulaklarında duyuyor, boncuk boncuk ter döküyordu. Bakışlarını Boran'a çevirdi; o hâlâ büyük bir konsantreyle fotoğraf çekiyordu.
"Buradan derhal gitmeliyiz Boran!" diye sessizce fısıldadı sevdiğine. Kendisini uyaran kadına dönen genç adam hayretle baktı. "Neden, ne oldu?"
Bunun bir tuzak olup olmadığını bilmediğinden orada daha fazla zaman kaybetmek istemeyen Dicle, sevdiğinin kollarından tutarak onu arabaya doğru çekiştirdi. Ne olduğunu hâlâ anlamayan Boran, yalnızca Dicle'nin endişeli olduğunu fark etti ve itiraz etmeden arabaya bindi. Süratle oradan uzaklaştıktan sonra sessizlik büyüsü bozuldu.
"O kadın Yaprak değildi, Hazal'dı." Şoku atlatamayan genç kadın, gördüklerine inanmakta zorlanıyordu. İşittiklerini hemen algılayamayan Boran, kısa süreliğine gözünü yoldan ayırıp sevdiğine baktı.
"Ne dersin sen Dicle? Hazal kendi yasak aşkını neden sana ifşa etmek istesin ki?"
Aynı soruyu kendisine soran Dicle, tek bir ihtimal görüyordu. Baştan beri bu hikâyede gizli tutulan kadın Hazal'dı. Cihangir'in her yerde aradığı nişanlısı, Azad'ın herkesten sakındığı metresi. Anlaşılan Hazal öteki kadın değil, esas kadın olmak istiyordu artık. Bu durumda Dicle'yi kullandı, zira sunduğu teklifi genç kadının geri çevirmeyeceğini biliyordu. Tehdit üzerine kurulu olan evlilik bozulursa, Hazal ait olduğu yere geçecek. Zaloğlu aşiretin hanımağası olacak. Kulağa sinsice gelse de oldukça zekice davranmıştı.
"Suallere cevap bulmak için, Numan amcanın atölyesine gitmeliyiz Boran."
Yanılmadığından neredeyse emin olsa bile yine de Numan amcadan öğrenecekleri ile kesin bir kanaate varacaktı. Her şeyi bilmek, o şekilde Azad'ın karşısına çıkmak istiyordu. Elindeki koz ne kadar sağlam olursa, işte o kadar özgürlüğüne yakın olabilirdi.
Atölyenin yakınlarına geldiklerinde arabayı arka planda bırakacak bir yere park etti. Dicle arabadan inince, Boran da hemen harekete geçti.
"Sen gelme, seninle burada olduğumu kimsenin bilmesine gerek yok. Numan amca Azad'ı çok sever, muhakkak buraya geldiğimi ona anlatacaktır. Bu sebepten yanımda görünerek, şüpheleri üzerimize çekmememizde fayda var."
Doğru söze ne denebilirdi ki, çaresizce arabada kalmayı kabul etti. Dicle hızlı adımlarla hedefine doğru yürüdü ve atölyeye girdi. Numan Efendi yeni demlediği tavşan kanı çayı bardağa dökerken, gelen kişiyi daha iyi görmek için boynunda asılı olan gözlüğünü taktı.
"Dicle kızım? Hoş gelmişsin evladım, Azad'ım söylemedi bugün buraya geleceğinizi." Parıldayan gözlerini kapıya yöneltti, Azad'ı görmeyi bekledi.