27. Bölüm

14.8K 281 57
                                    

Medyada Azad ağa ve esiri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Medyada Azad ağa ve esiri.

Kendisine doğru gelen kadını hayranlıkla ve şaşkınlıkla baştan aşağı süzdü. Kimdi bu rüzgarla dans eden saçlara sahip olan kişi? Kehribar gözleri ismini temsil ediyordu, gelişiyle sonbaharı aniden getirdi. Üşüdü, tepesinde duran yakıcı güneşe rağmen içi titredi. Tepeden tırnağa kusursuz görünüyordu, fazlasıyla yabancıydı buralara. Peki bu kadar uzak biri nasıl Dicle'ye yakın olabilirdi? Yakın değilse kendisinden Sırat olarak bahsetmezdi değil mi? Hazal adım adım güler yüzle yaklaştı, aynı zamanda etrafı kolaçan ediyordu. Özgüvenli ve aynı zamanda ürkek görünüyordu.

"Sonunda kader bizi bir araya getirdi, Dicle. Gelmeyeceksin diye çok endişe ettim." İç çekerek elini genç kadının omuzuna koydu. "Bilirim merak edersin, seni neden buraya çağırdığımı."

Omuzunda olan ele, sonra Hazal'a baktı. Tek kaşını kaldırıp geri adım attı; böylelikle omuzunda duran el düştü. Ellerini göğsünün altında birleştirdi.

"O notu odama nasıl bıraktın? Benden ne istiyorsun? Azad'ın bilmediği ve benim onun hakkında bilmediğim neleri biliyorsun?" Ve sormak istediği daha nice sorular vardı. Suretinde hâlâ saklamakta zorlandığı şaşkınlık hakimdi; malum burada Boran'ı görmeyi beklemişti, tanımadığı bir kadını değil.

"Konak, mevlit için gelen kadınlarla doluydu. Aralarına sızmak zor olmadı." Yine sinsice gülümsedi. "Ne mi biliyorum? Neler neler hem de. Bazılarını sana ifşa etmek içindi bu davetim. Lakin burada konuşmamalıyız; zira kocan veya onun adamları beni burada seninle görürlerse, bu benim sonum olur. O yüzden gel benimle." Tereddütsüzce tuttuğu narin bilekleri çekiştirmeye başladı fakat Dicle buna müsaade etmedi ve olduğu yerde kaldı.

"Sana neden güvenmeliyim peki?" Hakkı vardı bunu sormaya. Kime güvendiyse ya ihanet etmişti ya da yarı yolda bırakmıştı. En yakınlarından darbe almış bir insan, yedi kat yabancıdan nasıl iyilik bekleyebilir?

"Güven probleminin olması aşikâr; zira Azad ile evli olmak muhakkak sağlıksızdır. Bana güvenmek istiyorsun demek. O vakit sana seni o adamdan kurtaracağımı söylersem, bu eli yeniden tutar ve sorgusuz sualsiz benimle gelir misin, Dicle?" Hazal tekrar elini uzattı. Dicle ise hayatının teklifiyle kendisine gelen kadına bir kez daha hayranlıkla bakakaldı. Azad Ağa'dan sonsuza dek kurtulmak mı? Bu kulağı dolduran müthiş bir fon müziği gibiydi. Fazla düşünmeye gerek yoktu artık, bu sıratı geçmeliydi!

"Elbette!" demesiyle elinden tuttuğu gibi arabaya ilerlediler. İlk kez bir kadını direksiyon başında görüyordu, kendisini daha evvel hiç bu kadar cahil hissetmemişti. Lakin bu Dicle'nin suçu değildi, talihsizliği ailesiydi. Bu topraklarda kadının sadece üç görevi vardı: büyümek, evlenmek ve doğurmak. Başka türlüsü bilinmiyordu. Zira kız çocukları dünyaya sığdırılamıyordu, taşınması ağır bir yük gibiydi birçok aile için. Bu yüzden bir gün kız annesi olmaktan korkuyordu. Kızını böyle geride kalmış bir medeniyetin parçası yapmak en büyük kabusu olabilirdi!

Eɴɪşᴛᴇᴍɪɴ KᴜᴍᴀsıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin