Bazı aşklar günah gibidir; öyle bir günahtır ki bedeli berdel ile ödenir.
Bu topraklarda, erkeklerin yaşaması için kadınlar kurban edilir. Kadın haklarından bihaber olan bu coğrafyada, kadın kahramanlar vardır.
Bu bir aşk hikayesi değil; kaderine bo...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Medyada Cihangir Karslan & Dicle Zaloğlu.
Genç kadın hortlak görmüş gibiydi desek yalan olmazdı. Ölüm emrini verdiği adamı altı aydır kara toprağın altında sanırken, şimdi kanlı canlı karşısında duruyordu. Karslan, Dicle'ye doğru bir adım attığında genç kadın geri geri çekilmeye başladı.
"B-bu olamaz, sen ö-ölmüştün!" dedi Dicle titreyerek. Cihangir, hiç tereddüt etmeden Zaloğulları'nın hanımağasının üzerine yürümeye devam etti.
"Kapanmamış defterler, ödenmemiş hesaplar varken ölmek bana yakışık kalmazdı."
Sesi öyle gür çıkıyordu ki gökyüzünde çakan şimşeklere eşdeğerdi. Titreyen bedeni sert bir kayaya çarpınca olduğu yerde kaldı. Sırtı, Zülfikar'ın kaslı ve geniş bedenine yapışmıştı. Karslan'ın teyze oğlu, kaçmasına engel olmuştu. İki devin arasında kalan kadının ruhu bedenini terk etmek için adeta çırpınıyordu. Dicle, aşırı adrenalin hormonu nedeniyle ızbandut kılıklı adamın kucağında bayılıp düştü.
Öfkeyle konağın kapısını aralayan Azad Ağa, bir kükremesiyle tüm adamlarını etrafında topladı. Hanımağalarının kaçırıldığından habersizdiler. Meraklı bakışlarla tüm dikkatlerini alev topuna dönmüş olan Zalimoğlu'na verdiler. Onu neyin bu hale getirdiğini öğrenmek için sabırsızlıkla ağzından çıkacak kelimeleri beklediler. Azad Ağa tam konuşmaya başlayacakken, terasta durmuş kendisini izleyenleri gördü. Ailesi dışında davetsiz misafirler vardı. Dicle'nin annesi Halime Hanım, damadının geldiğini görünce bir hışımla merdivenlere yöneldi. Eşi Mazlum Bey ve oğlu Fırat da onun ardından indi. Halime Hanım, Azad'ın karşısına dikilip yıllardır biriktirdiği öfke dolu tükürüğünü onun suratına savurdu.
"Pü sana! Önce Asminimi, sonra Diclemi emanet ettim sana. Sen ikisine de sahip çıkamadın!"
Kimselerden korkmayan, küçük dağların yaratıcısı gibi etrafta gezinen Azad Ağa içinden "Aha şimdi sıçtık" deyiverdi. Demek ki karısının kaçırıldığı duyulmuştu. İşler kontrolünden çıkmaya başlamıştı; artık bir şeyler yapmak zorundaydı.
"Bir kızımı daha sizin uğruna kurban etmem! Dicle kaza geçirmiş, hafıza kaybı yaşamış, sonra hamile olduğu ortaya çıkmış. Ben ise ayakta uyutulmuşum bunca vakittir! Biz Zelal'in yanında kalıp ona destek çıkıp doğuma hazırlarken, sizler benden evladımı sakladınız. Anlaşmamız böyle değildi Zaloğullar! Biz sizin kızınıza, siz de benim yavruma iyi bakacaktınız! Yetmezmiş gibi zina yaptığın kadınla evlenerek evladımın üzerine kuma getirmişsin!" Halime Hanım, kısa bir süre önce eline geçen ve kimden olduğunu bilmediği bir mektupla öğrenmişti hakikatleri. Konağın telefonu bozuk diyerek Doğan ailesi ile iletişimi kesmişlerdi ve böylelikle aylarca saklamışlardı olan biteni.
Azad'ın yüreğine biraz da olsa su serpmişti müstakbel kayınvalidesinin sözleri. Demek ki daha kimseler öğrenmemişti olan biteni.
"Bacım nerede!" dedi Fırat. Vakti zamanında Asmin'i koruyamadığı için Dicle'yi kurtarmak istiyordu. O zamanlar toy bir çocukken, şimdi gözü kara bir delikanlıydı. Mazlum Bey, ağlamasına kıyamadığı hanımını teselli ederken aynı zamanda kızını arıyordu. Azad Ağa'dan ses gelmeyince Hazal devreye girdi, doğru ya onu susturmayı unutmuştu Zalimoğlu. Bu ihmal yüzünden yeni gelin pat diye Dicle'nin esir düştüğünü söyledi.