"Hadi Nat."
"Bir saniye. Birilerinin bizi takip edip etmeyeceğini nereden bileceğiz?"
"Ah Nat, kafamda insanları tespit eden bir radar var."
Natasha suratına anlamsızca baktı. Wanda iç çekti ve söylediğini açıkladı. "Diyorum ki zihin okuyabiliyorum."
"Haa, sen onu diyorsun. Tamam o halde. Göster hadi."
"Biraz sabredebilir misin? Gelmek üzereyiz zaten."Wanda ve Nat bir sürü dönemeçten sonra bir kapıya vardılar.
"Ee, ama bu bir kapı." dedi Nat havada tırnak işareti yaparak.
"Bu sadece bir kapı değil. Bu kamufle edilmiş bir asansör. Öğretmenler az sonra gelirler. Neyse ki bugün büyük salona inileceğini önceden öğrenebildim."
"Süpersin Wanda!"
Kıkırdayarak asansörü çağırdılar. Bir anda Wanda'nın suratına karanlık bir ifade çöktü. Ardından da telaş...Nat'a döndü ve hızlı hızlı konuşmaya başladı. "Nat, Tony ve Steve geliyor. Saklanmalıyız ki bunun bir kapı olduğunu zannetsinler."
"Nasıl ya? Hani kimse gelmiyordu?"
"Daha yeni yola çıktılar. Biraz uzaktalar ama az sonra burada olurlar."
"O zaman asansöre binip gidelim. Yine de gitmiş oluruz mantıken."
"Ya asansör ses veya ışık çıkarırsa? Bunu göze alamayız. Hadi gel şuraya saklanalım."
"Of iyi madem. Ama dur! Biz asansörü çağırdık. Yani asansör gelirse onlar duyabilirler sesini."
"Haklısın. Hımm, buldum! Asansör gelmek üzere ama onlar daha uzaktalar. Asansör gelince onu geri yollayalım ve saklanalım. Onlar gidince de geri çağırıp bineriz. Hem daha duyuru yapılmasına da çok var. Öğretmenlerin gelmesine de..."
"Tamam ama asansör gelince kapısı açılacak ve böylelikle yine de sesi duyulmuş olacak. Geri göndersek bile... Yani demem o ki bence erkekler gelmeden binip aşağı inebiliriz. Ve onlar da hiçbir şeyin farkına varmazlar. Bu kapının asansör olduğunu ben bile anlayamadıysam, kimse anlayamaz. Tamam mı? Hem bu asansör neden bu kadar yavaş çıkıyor?"
"Dikkat çekmemesi için. Hızlı olsaydı ses çıkarırdı."
Nat geldikleri koridoru kolaçan etti ve asansörün düğmesine arka arkaya birkaç kez daha bastı. "Gelmelerine ne kadar kaldı?"
"Bir ya da iki dakika."
"Asansöre binmenin bu kadar zor olacağını bilmiyordum. Uğraşlarımıza değecek mi onu merak ediyorum."
"Umarım değer çünkü değmezse bunu tekrar yapmaya hiç niyetim yok."
"Benim de."
"Nat asansör geldi. Çabuk, bin! Geliyorlar!"
Hemen asansöre binip kapıyı kapattılar ve aşağı indiler.
|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|
"Nereye gitmiş olabilirler?"
"Ve şu lanet olası asansör nerede?"
"Daha hızlı koşsaydın eğer, yakalayacaktık onları.""Ben mi hızlı koşmadım? Arkadan hadi Steve, yarışmalarda birinci olursun bu hızla Steve diye bağıran ben değildim Stark."
"Ben seni gaza getirmek istemiştim ama belli ki işe yaramamış."
"Uzatma, neyse gel yürüyelim ve şu kızları arayalım."
"Hıh, küstüm ben sana. Seninle hiçbir şey yapmak istemiyorum Rogers. Hem ayrıca biraz daha zeki olsaydın, onları takip etmek yerine yanımıza hızlı çocuğu alırdık ve o da asansörün yerini öğrenip bize söylerdi. Hem ayrıca o çocuk o kadar hızlı ki o küçük cadı daha aklını okuyamadan onları bulurdu."
"Sana ne kadar katılmasam da bu konuda haklısın sanırım. Ama bir yerlerin kalkmasın hemen."
"Sen sus ihtiyar. Ha ha ha, Steve Rogers benimle aynı fikirde. Vu huuu! Çak bakalım!" Tony elini havaya kaldırıp Steve'in çakmasını beklemeye başladı.
Steve 'ciddi misin' bakışlarından birini atıp "Gerizekalı mısın?" diye sordu.
Tony elini indirip "Aman, sana da bir şey demeye gelmiyor zaten." deyip arkasını döndü ve asansörü aramaya başladı. Steve arkasından kısıkça güldü ve onu takip etti.
|\|\|\|\|\|\|\|\|\|\|
Aşağı yukarı 15 dakika sonra herkes büyük salonda toplanmıştı.
"Evet, herkes burada mı? Çok güzel. O zaman takımları açıkl-"
"Efendim çok özür dilerim ama Steve Rogers ve Tony Stark yok."
"Hımm, anladım. Peki onları çağırmaya gönüllü olan var mı?"
Kimse parmak kaldırmayınca Müdür Fury rastgele bir öğrenci seçti. "Vision. Onları bulup getirebilir misin?"
"Elbette efendim."
|\|\|\|\|\|\|\|\|\|
"Steve, sanırım kaybolduk."
"Sen dahi değil miydin Tony? Bulursun bir şeyler. Sonuçta kızlara kafa tutup bizi bu batağın içine sokan sensin.""Bunu yüzüme vurmak zorunda değildin."
"Ama zorundaymış gibi hissediyordum."
Tony cevap vermedi. Az sonra duvarın içerisinden Vision çıktı. "Kayıp mı oldunuz?"
"Aşırı ötesi yakışıklı olsaydın, biz kız olsaydık ve bir filmde oynuyor olsaydık bu sahne gerçekten de çok havalı olabilirdi. Ama soru senden gelince çok havalı olduğu söylenemez Vis." dedi Tony kahkahayla karışık.
"Uzatma Tony. İstersem sizi burada bırakıp gidebilirim."
"Özür dileriz hazretleri. Tony'yi mazur görün. İlk kez bir mükemmellik abidesiyle tanışıyor da." diyerek dirseğiyle Tony'yi dürttü diz çökmesi için. Kendisi de diz çökmüştü.
"Steve, sen şaka mısın? diye sordu Vision.
Steve iç çekip ayağa kalktı. "Film repliklerinden girince ben de biraz havaya girelim deyip ortama ayak uydurmuştum ama neyse."
"Şimdi saçmalamanın sırası değil çocuklar. Sesleri duymuyor musunuz?"
Vision'un sorusuyla Tony ve Steve kulaklarını yere dayayıp bir şey duymaya çalıştılar. Aşağıdaki büyük salondan az da olsa ses geliyordu.
"Yalnız, sesler hoparlörlerden geliyor. Yerden değil."
Bunun üzerine Steve ve Tony en yakın hoparlöre yaklaşıp dinlemeye başladılar. Müdür Fury grupları açıklıyordu.
Arkadan bağıran bir çift Wade Wilson duyuldu. "Düello zamanı millet!"
Ah, tipik Wade Wilson işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avengers High School (Bitti)
FanfictionTüm Avenger'lardan oluşan bir okul düşünün. Güçlerinin aynı kaldığı ama daha küçük oldukları bir okul... Şimdi de bunu hayal edin. Ettiniz mi? Sevdiğiniz karakterler, değişik arkadaşlıklar, kafa karıştırıcı olaylar, gülünç şakalar ve daha niceleri...