Grubu hazırlık yapmak için dağılmıştı, Çetin'se mahalleye geri dönmüştü. Bir kaç sokak ötedeki hırdavatçıdan bir sürü tamirat ve temizlik malzemesi almış, malzemeleri jipiyle dükkanın önüne getirmişti. Arabadan inerken sokağın karşı çaprazına park etmiş, metalik gri bir Subaru gördü, arabanın içindeki, esmer, takım elbiseli adam telefonla konuşurken Yaman'ın dairesine bakıyordu. Çetin bir an adama doğru gitmeyi düşünse de Subaru'nun motoru çalıştı ve araba oradan uzaklaştı. Çetin ister istemez arabanın plakasını ezberledi. Jipinin diğer tarafına geçen Çetin arabasındaki malzemeleri indirip, kepenkleri kapalı dükkanın önünde diz çöktü. Eski paslı kilidin anahtarı uzun zaman önce kaybolmuştu, bunu bildiği için hırdavatçıdan ilk aldığı şey bir levyeydi. Sağını solunu kontrol edip, kilidi kırdı ve üzeri grafiti ve küfürlerle dolu, tozlu metal kepengi kaldırdı.
Uzun zamandır ilk kez gün ışığının girdiği dükkan ağır bir şekilde küf ve nem kokuyordu. Yıllardır temizlenmemiş, bakım yapılmamış duvar boyaları kabarmış, sandalye masalar şişmiş, metal lokanta malzemelerinin bir kısmı paslanmıştı. Birkaç yıl önce yaşanan su baskını yüzünden yerdeki kaplamaların üzerinde ince, kuru bir çamur tabakası vardı. Vitrin camında hala kurşun delikleri duruyordu. Annesi ve babası bu kurşunların hedefi olmuş, Yaman bu kurşunlar yüzünden polis olmuştu. Çetin yüzün ekşiterek, elindeki levyeyle cama vurdu, cam uzun zamandır beklediği mazeretle döküldü. Herhalde annesi ve babası vurulduğundan beri dükkanı açan olmamıştı. Çetin iç çekerek malzemeleri bıraktı ve kollarını sıvamaya başladı. Temizlikten nefret ederdi.
Emre çantasını dükkanın girişine bırakırken, "Sen ciddisin..." dedi hayretle. Sandalyelerin çoğu ayıklanmış, masaların kurtarılabilir olanları ayrı bir yere dizilmişti, yarım saat önce gelen bir ikinci el dükkanı mutfak malzemelerini almıştı. Çetin elindeki levye ile duvardaki eski ahşap kaplamaları söküyordu. Üzerinde tişörtü, yüzünü kapatan bir bandana vardı.
Omzu üzerinden Emre'ye bakarak, "Evet, elbette," dedi iç geçirerek. Bu sırada levyesini parmaklarının arasında bir bateristin bagetlerini çevirmesi gibi çevirerek, "Güzel olacak... güzel..." derken Emre'nin yanına geldi. Mahalleye bakmaya başladılar. Sakin görünen sokakta insanlar oradan oraya giderken bir nehrin akışını izlercesine manzarayı izliyorlardı. Bu sırada Çetin'in gözüne bakkaldan haraç alan iki tip takıldı. Şimdi manavdan para alıyorlardı. Başıyla onları işaret ederek, "Şunlar kim?" diye homurdandığında Emre, "Jilet ve Çekiç," dedi. Sesinde tuhaf bir tını vardı, Çetin bunun gurur olup olmadığını düşündü, tabii Emre'de Jilet ve Çekiç'le aynı gruba, aynı çeteye üye olmuştu, bu onları bir nevi kardeş yapardı, en azından Emre böyle düşünüyor olmalıydı. Şu an sokakta olan güç gösterisi de Emre'ye aitti.
Çetin gözünü kısıp, yüzündeki bandanayı aşağı indirirken, "Ne yapıyorlar?" diye sordu. Elinde parmaklarını koruyarak plastik parçalar olan operatör eldivenlerinden vardı. Malzemeciden eldiven almayı unutmuş, jipten bunları almıştı.
Emre amcasının bu cehaletini hoş görerek, "Koruma parası topluyorlar," dedi.
Çetin küçümser bir tavırla, iki adama bakarken, "Haraç yani, baban bunlarla neden ilgilenmedi?" diye sorarken Jilet ve Çekiç bir sonraki dükkan olan mobilyacı Sami'ye uğradı.
Emre dalgınca, "Fırsatı olmadı, artık zaman kötülerin ve güçlülerin zamanı," dedi cüretkâr bir tavırla. Çetin bir dirsek atıp sevgili yeğeninin burnunu kırmamak için kendisini güç tutarken Jilet ve Çekiç önlerinden geçiyordu. Jilet ona bakıp, "Naber koçum?" derken Çekiç parmağında çevirdiği gümüş bir kolye zinciriyle tehditkar bakışlarını çetine yöneltip yere tükürdü.
Bakışlarını Çekiç'ten ayırmayan Çetin, "Kötüler neden kazanır biliyor musun Emre?" dedi.
Emre Jilet'in kendisine selam vermesinden keyif almış, bunun gülümseyişiyle, "Neden amca?" dediğinde Çetin alaycı bir gülümseyişle bandanasını yüzüne çekti ve levyesinin yine çevirerek, "İyiler hep kurallarına göre oynarlar da ondan. Aslında savaş olduğunda, onu sadece iyi hazırlanmış ve kazanmak için her şeyi yapamaya hazır olan taraf kazanır," dedi dükkanın gölgeli kısmına geri dönerken.
Emre merakla amcasına ve uzaklaşan iki çakala baktı. Amcasının zaferle neyi kast ettiğini çok merak etmişti ama bir şey soramadan Çetin ona," Hadi yukarda çay demle de iki çay getir, dilim damağıma yapıştı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORDO BERELİ SERİSİ
Teen FictionBazı insanlar farkında bile olmadan büyük hatalar yapar... bu zincirleme olayları tetikler, tıpkı bir çığın oluşması gibi. Polis Baş Komiseri Yaman Gökdemir'in öldürülmesi de işte tam olarak böyle bir olaydı. Çünkü ardında bıraktığı kardeşi ona saki...