Aliye Teyze

849 73 1
                                    

Çetin dükkanı temizlemeyi neredeyse bitirmişti, söktüğü tahta parçalarını bir yere istiflerken. Yavrum kolay gelsin dedi ince, çekingen bir ses. Kısa boylu şişman, eski bir mont, eski ayakkabılar giymiş, altmışlarında bir kadındı. Beyaz saçlarını çenesinin altından geçirerek bağladığı bir eşarpla örtmüştü. Çetin eğildiği yerken doğrulurken, dükkanın girişindeki mahcup yaşlı kadının arkasından geçen gümüş renkli Subaru'yu yeninden gördü. Bu kez sürücüsü'le göz göze gelmişlerdi. Çekik gözlü esmer adam ona dikkatle bakmıştı. Çetin cep telefonundan arabanın plakasını mesaj attıktan hemen sonra yaşlı kadına, "Buyurun," dedi.

"Çetin Bey'e bakmıştım," yaşlı kadın.

"Çetin benim de teyzecim Beyi bilmiyorum," dedi gülerken.

Yaşlı kadın zoraki bir tebessümle, "Yavrum yardıma ihtiyacım var," dediğinde Çetin tebessümle, "Nasıl yardım edebilirim?" dedi kadına yaklaşıp, yüzündeki bandanayı indirirken. Havanın soğumuş olmasına rağmen hala tişörtleydi.

"Rahmetli Yaman Bey ile konuşmuştuk, bu arada başınız sağ olsun," dedi kadın sıkkınca.

"Vatan sağ olsun teyzecim. Konu neydi?" dedi Çetin merakla.

"Kızım, Zeliha'm, Zeliş'imi kaçırdılar. Yaman izini bulmuştu, bir pavyondaymış, onu kurtaracaktı, söz vermişti," dedik kadın utançla.

"Ben polis değilim teyzecim ama bu konuşma ne zaman olmuştu? dedi Çetin.

"Üç dört gün önce, oğlum hastanede, akrabalarım gelmeden onu bırakamadım."

"Geçmiş olsun nesi var?"

"Gazi, askerde yaralandı, böbreğini ve ciğerinin bir kısmını aldılar, Zeliş'i bilse Zafer o haliyle bile gelirdi..." dedi kadın göz yaşlarını tutamadan. Çetin eski, ahşap bir sandalyeyi kadının yanına koyarak, "Geç otur teyzecim. Adın, soyadın neydi, kusura bakma, biraz ani oldu..." dedi.

"Aliye ben, Aliye Yurdakul."

Çetin başını sallayarak yanındaki masaya koyduğu yarım litrelik suyun kapağını açtı ve kadına uzatıp, "Memnun oldum teyzecim," dedi. Cep telefonunda, "Zafer Yurdakul / Bursa, yazdı. Gazi mi? Durumu ve dosyasını acil gönder," yazıp gönderdi. Sonra başka sağlam sandalye olmadığı için alüminyum merdivenlerin basamaklarına oturarak, "Biz abimle konuşamamıştık, bana durumu baştan anlatır mısın?" dedi.

Çetin, Emre'nin getirdiği çayı yudumlarken yaşlı kadına düşünceli düşünceli bakıyordu. Kızı Zeliha liseyi yarım bırakmış, Çakır Ferhat denilen bir serserinin peşinden İstanbul'a kaçmıştı. Aile onun peşinden gelecekken oğulları pusuya düşürülmüş ve yaraları yarım yamalak iyileşmişken Bursa'ya gönderilmişti.

Aile bununla uğraşırken Zeliha'nın izleri soğumuştu, zaman geçtikçe insanlar gördüklerini unutuyorlardı. Zeliha geçen hafta onları aramış, kaçırıldığını ve tecavüze uğradığını söylemiş. Onu kaçıranlar telefonu kapatmadan önce iki isim zikredebilmişti; Altınturna ve Samatyalı Sadun.

Yaşlı kadın eski güzel günlerden bahsederken, Çetin'in telefonu yeniden titredi. Çetin gelen mesaja baktı, "Jandarma Özel Tim, Pusuya düşmüş ve yaralanmış, yaralıyken tim arkadaşlarından birini öldürme bölgesinden sırtında çıkarmış, bu sırada yeniden yaralanmış, kurşun sekerek bir yerden geldiği için böbreğini ve ciğerini parçalamış. Doktoru inatçı olduğu için hayatta dedi."

Ardından ikinci mesajla telefon titredi. Verdiği plakanın kayıtları gönderilmişti. "Erdem Küçükıslıkçı. Bilgisayar uzamanı 39 yaşında, iki kez evlenmiş, bir oğlu var. Sicili temiz, bilgisayar uzmanı, Emniyet Bilişim Suçları Bilir Kişisi."

Gözlerini kısan Çetin çevresine bakıp, "Bilgisayarcının benimle ne işi var?" diye düşündü. Bununla sonra ilgilenecekti, hava kararmış, soğuk bastırmaya başlamıştı, "Kalacak bir yerin var mı teyzecim?" diye sordu yaşlı kadına.

"Yeğenim var, onda kalacağım oğlum."

"Tamam Aliye teyzecim, bana numaranı ver. Bir sıkıntın olursa bana da bu numaradan ulaş, ben Yaman'ın arkadaşlarıyla bir konuşayım..." derken gözü Feride'ye takılmıştı, hızlı adımlarla evine giden kadının peşinde kamburu çıkarmış, kısa boylu bir tip yürüyordu, bu adamı daha önce de bir kaç kez görmüştü. Adam Feride'nin ardından aynı apartmana girmeden önce etrafına bakınca Çetin elindekileri bırakarak apartmana doğru yürümeye başladı. Belayı görünce tanırdı...

BORDO BERELİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin