eski dostlar, yeni durumlar

924 77 0
                                    


Sokağa karanlık ve beraberinde gelen soğuk çökeli çok olmuştu, elleri ceplerinde, kısa boylu, pos bıyıklı, kaz tüyü montlu adam eski model gazeteci çocuk kepinin gölgesinde kalan gözleriyle Çetin'e bakarak, "Jamaika'da falan kaybolduğunu duymuştum," dedi aksi bir tavırla. Çetin ıslak bir bezle elini silerek bu adama doğru yürüyerek, "Yanlış duymuşsun, Hawaii'de kaybolmuştum," dedi hoyrat bir kabalıkla.

Kısa boylu adam burnundan alaycı bir ses çıkartıp, küçümseyici bir ifadeyle, "Yüzerek gelmen ancak bu kadar zaman alırdı zaten..." dediğinde Çetin önüne kadar gelip, "Bir kaç kez yanlış yoldan döndüm, ondan uzun zaman aldı," dedikten sonra adamın uzattığı kolunu bileğinden Romalı bir lejyoner gibi yakaladı. Yaşlı görünen adamın kalın bilekleri hala demirden yapılmış gibiydi. Pos bıyıklı adam acı bir tebessümle, "Başın sağ olsun kardeşim..." dedi.

"Vatan sağ olsun İsmet," dediğinde İsmet kısa parmaklı, geniş elini Çetin'in omzuna koyarak, "İnsan bir yazar, bir arar lan!"

"Aradım, Fenerbahçe'de böyle bir futbolcumuz yok dediler," dedi Çetin ciddi bir ifadeyle. İsmet önce gözlerini kıstı, sonra dik durarak, "Beni nasıl tanımazlar lan," dedi meydan okurcasına. "Gerçi çok kısa olduğumdan görmemiş de olabilirler..." dediğinde ikisi de gülmeye başladı.

Çetin başıyla içeri gelmesi işaret ettiğinde İsmet onu takiben eski dükkana girerek, "Sahiden, hangi cehennemdeydin?"

"Şirket nereye gönderirse," dedi Çetin. Petrol şirketinde çalışmak onun gizli kimliğinin bir parçasıydı, hem tehditlerden uzak durmak, hem de görevlerini yerine getirebilmek için bu yöntemi kullanıyorlardı.

"Siktir oradan!" dedi İsmet gülerek, "Ben sanki seni bilmiyorum," diye de ekledi. "Dedenin babası, benin büyükbabamla Teşkilattandı, Deden Kuvva'cıydı, sonra MİT'i kurdu, sen de bana; "Ben petrol şirketinde çalışıyorum, güneşlenmekten eve gelmeye fırsatım olmadı..." diyorsun. Paşam benim tanıdığım hiç bir müşteri temsilcisinde silah nasırı olmaz."

Çetin gülümseyerek ellerine bakıp, "Bu aklıma gelmemişti bak..." dedi, sonra İsmet'e bakıp, "Çay?" diye sordu.

Yaklaşık bir buçuk saat kadar sonra Olay Yeri İnceleme'nin Amiri Serdar ellerinin önünde birleştirmiş, başını öne eğmiş Emniyet Müdürü Mustafa Kaya'nın çıkardığı fırtınanın dinmesini bekliyordu. Emniyet Müdürü'nün odasında Mustafa Kaya, kızı Esra, Cinayet Masasından Levent Beyaz, Olay Yeri İnceleme'den Serdar Keskinoğlu ve bir kaç polise daha avazı çıktığı kadar bağırıyordu. "Basın masın bunu duysa Vali İstanbul'u bizden alır Jandarmaya verir lan! Ne demek olay yerinden delil çalmak? Lan hiç biriniz mi bu hıyarlar kim? Nereden geliyorlar? diye düşünmediniz. Hadi ben de oradaydım, ben malım... Hani hiç biriniz mi bakmadı lan adamlara!" diye bağırırken elindeki tespihi parçaladı. Oltu daneleri yere düşüp sekerken Mustafa Kaya onlara bakıp dalgın dalgın... "Yapacağınız işi sikiyim, siktirin gidin... şimdi elimden bir kaza çıkacak," dedi. Bu fırsatı bekleyen ve bir daha ele geçmeyeceğinden emin olan Levent Beyaz iyi şansını sorgulamadan odadan ilk kaçan kişiydi. Ne yazık ki Esra o kadar hızlı olamamıştı. Diğerlerinin çıkmasını beklerken babası, "Esra hanım siz kalın. Sizi birine göndereceğim..." dedi. Esra sırtı babasına dönükken gözlerini kapatıp şansına küfretti.

Çetin çayını karıştırırken İsmet'e bakarak, "Ne zamandır biliyorsun?" diye sordu.

İsmet omzu silkerek, "Resmi olarak değil tabii ama babanın cenazesine gelmediğinden beri," dediğinde Çetin başını sallayarak, "Güney Osetya'daydık," diye homurdandı.

İsmet sokağın sonundaki caddede bir araba tamircisiydi. Kalın, güçlü parmaklarıyla rahatsız olmadan tuttuğu çay bardağından büyük bir yudum alarak cebinden bir paket sigara çıkardı ve Çetin'e uzattı. Çetin başını iki yana salladığında paketi sallayarak çıkan sigarayı dudaklarıyla yakaladı. "Evet televizyondan izlemiştim," derken sigarasını yakıp, "Ruslar çok ağladı siz işlerinize karşınca."

İsmet haklıydı Güney Osetya'daki savaş kızıştığında Ruslar, "Orada sadece Gürcülerle savaşmadık," diyerek açıklamada bulunmuştu.

Bu sırada dükkanın önünden geçen kırmızı, altı ledlerle aydınlanmış ve ortalama bir disko kadar çok ses çıkartan Şahin geçerken Çetin, "Mahalle ne zaman böyle boka sardı?" diye homurdandı.

İsmet olağan bir hikayeyi anlatırken, "Ekonomi kötüleşti, adalet köreldi, davalar uzadı, insanlar televizyon ve sinemalarda güçlü ve kötü adamları beğenmeye başladı. Sonra bu kurtçuklar ortaya çıktı işte. Fırsatçılar, her yerde aynı..." dedi çayından bir yudum daha alarak.

Çetin tebessümle, "Bilge bir adam olmuşsun," dediğinde İsmet alaycı bir ifadeyle, "Yaşlı bir adam oldum."

"Emre senin çırağınmış," dedi Çetin tebessümle.

İsmet alaycı bir ifadeyle gülerek, "Evet, tembel, utangacın teki, kime çekti bilmiyorum ki..." derken duraksayıp, mahallenin bildiği, ünlü olduğu hızlı alevlenmesiyle, "Söyle ona yarın sabah gelmezse götünü öyle bir tekmeleyeceğim ki taburesine on gün oturamaz," diye çıkıştı.

Çetin gülümseyerek, "Evet başını boş bırakmamak lazım," diye homurdandı.

İsmet başını sallayarak, "Evet, yanlış çocuklarla dolaşıyor," dedi.

"Dolaştıklarını tanıyor musun?" dedi Çetin.

"Zamanında bizi nasıl tanıyorlarsa, biz de onları tanıyoruz oğlum, yaşlandık dedik ya," tersçe İsmet.

"Onları ayıklamam lazım," dedi Çetin çayını yudumlarken. Emre'nin uyuşturucu satmasını önleyip onu sertçe cezalandırabilirdi ama bu ona ön ayak olduğunu düşündüğü arkadaşlarından izole etmeden bir işe yaramazdı. Gençler ve çocuklar bu gibi durumları sadece daha iyi yalanlar ve kılıflar bulmaları gerektiği dersini almak için kullanırdı.

"Başlarında Sedat var ama ona dokunmasan iyi olur," dedi İsmet homurdanan tavrıyla.

Çetin adamın tavrındaki ufak, değişik tınıyı yakalamış, bu ufak parça onu rahatsız etmişti, "Neden?"

"Kendisi benim piç oğlumdur," dedi iç çekerek İsmet. Buna karşılık kaşlarını kaldırıp, gözlerini büyüten Çetin, "Ciddi misin?" demekten kendini alıkoyamadı.

İsmet dudağını büküp, sırtını duvara yaslayarak, "Her zaman yaşlı değildim," diye homurdandı.

Çetin sırıtarak, "Bu salakça farkında mısın?" dedi.

İsmet bu eleştiriyi sanki kendisine daha önce yapmış gibi görünüyordu. Başını belli belirsiz sallayarak, "Evet annesi elinde Sedat'la geldiğinde fark etmiştim," diye homurdandı.

"Hepsi şu köşedeki yedek parçacıya çalışıyor değil mi?" dedi Çetin.

"Niko mu?"

"Adı bu mu?"

"Adı Nihat aslında da Niko diyorlar. kısmen öyle ama o da birilerine hesap veriyor," dedi İsmet.

"Küçük baş yani?"

"Eh... arkanı dönme ama... delikanlı değildir."

Çetin başını sallayarak, "Aklımda tutarım," derken İsmet, "Sence?" dedi ama cümlesini tamamlamadı. Yaman'ı öldürenlerin onlar olup olmadığını soracaktı ama Çetin'i onlara yönlendirmenin doğru olup olmadığını bilmiyordu. Sonuçta Niko ve arkadaşları silahlı, vicdansız, uyuşturucu satıcıları, hırsızlar, yankesicilerdi. Hepsini toplasan bir Çetin, ya da Yaman etmezlerdi. İsmet te bu vicdanla yaşayamazdı.

Çetin gülümseyerek, "Bilmiyorum ama öğrenince bunu sen de öğrenirsin," dedi saatini kontrol ederek. Bir saat önce Samet'in yerini aramış, konuştuğu çocuk iki saat kadar sonra geleceğini söylemişti. Çetin bu gece işlerin çoğunu tamamlamak istiyordu. Çetin artık harekete geçmişti, bu hareket bir çığa dönüşmek üzereydi, sadece doğru açı gerekiyordu.

BORDO BERELİ SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin