(Medya: Ege'nin ikiz kardeşleri;
Gökçe ve Gökhan -yaş: 18-)Nihal'in Anlatımıyla...
Arabadan inip çantamda duran, bir aydır dokunmadığım sigara paketini çıkardım ve bir sigarayı parmaklarımın arasına alıp, arkamda bıraktığım Ege'ye dönüp bakmadan apartmana girdim. Sigaramı dudaklarımın arasına yerleştirip, omuzlarımın hizasında olan saçlarımı bir lastik tokayla ensemde topladım.
Evimin kapısını açıp doğrudan içeri daldım. Ayakkabılarımı ve çantamı nereye savurduğumdan habersiz, büyük bir güçsüzlükle montumu çıkarıp direk mutfağa geçtim. Mutfaktan balkona açılan kapıyı açıp bir sandalyeyi balkona sürükledim ve sandalyeye yerleştim. Dizlerimi karnıma doğru çekerek ayaklarımı da sandalyenin oturduğum kısmına koyup başımı dizlerime yasladım ve kollarımla da başımı çevreledim.
Önce sessizce birkaç damla göz yaşı sessizce aktı yanaklarımdan kollarıma. Sonrasında hıçkırıklarım boğazıma art ardına dizilmiş nefesimi keserken onları daha fazla dizginleyemedim. Neredeyse çığlık derecesinde hıçkıra hıçkıra ağlarken yoldan geçen birkaç insan başını kaldırıp balkonuma bakıyordu. Hava almam gerekiyordu. Yaşadıklarıma ve bunlara rağmen hala yaşadığıma inanmam için hava almam gerekiyordu.
Hissettiğim acı, gerçekliği doğrulamazdı. İnsanlar, rüyadayken canımızın yanmayacağını söylerdi ama hiçbir fiziksel acı, kızımı görmeden, adını bile bilmeden geçirdiğim üç senede gördüğüm her rüyamda kulaklarımda yankılanan bebek sesleri kadar canımı acıtmamıştı.
Kendi rüyalarınız bile canınızı yakacak fırsat kolluyorsa, etiniz kemiğinizden ayrılsa da bunun rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu anlayamazdınız çünkü bazılarının rüyası bile somut acılar taşır, bazılarının rüyasında bile canı yanardı.
Yapabilirim sanmıştım. Sevdiğim adam sarhoşken, ona yalnızca evine gidebilmesi için yardım edebilir, sonrasında hiçbir şey olmadan evime dönebilirim sanmıştım. İradesizin tekiymişim...
Onunla sadece bir gece yatmış bir kadın olarak hayatından sonsuza dek çıkabilirim sanmıştım. Hayatın benim için başka planları varmış. Ya da ben korunmayı düşünemeyecek kadar aklı metrelerce havada, tecrübesiz, toy çocuğun tekiymişim.
Hamile olduğumu öğrendiğimde yine bir şeyler yapabilirim sanmıştım. Bebeğimle küçük bir hayat kurup mutlu olabileceğimizi, onu babasız, halasız, amcasız, teyzesiz, dayısız bir başıma büyütebilirim, gizleyebilirim sanmıştım. Kendi çocuğuna bile bakamayan beceriksiz, korkağın tekiymişim.
Bebeğimi babasının kapısının önüne bıraktığımda da sandım ki onlara daha fazla zarar vermeden, hayatlarını daha fazla mahvetmeden defolup gidebilirim, bu hikayeyi burada bitirebilirim, özlemimle, pişmanlığımla kendimi cezanlandırıp, buna katlanabilirim. Katlanamayacağım en başından belliydi. Bir gün geri dönmek isteyeceğim, elimin tersiyle ittiğim her şeyi tekrar elde etmeyi isteyeceğim en başından belliydi. Kendine bile dürüst olamayan yalancının tekiymişim.
Kızım için savaşabilirim, sonunda doğru bir şeyler yapabilirim sanmıştım. Aramızdaki kan bağından kazandığım doğal hakkımı kullanarak kızımı görebileceğimi, bunun için mahkemelerde sürünebileceğimi sanmıştım. Yine yanılmıştım. Zannettiğim kadar kolay ve hızlı olmayacaktı. Kızımı bıraktığımdan bu yana geçen süreden daha fazlasını kaybedecektim dava sonuçları beklerken. İşte tam da bu noktada tahmin edemeyeceğim daha büyük yanlışlar yaptım.
Kızımın bakıcısı olarak bile olsa, yabancı olarak bile olsa etrafında olmak, hayatına ucundan kıyısından dahil olmak yeter sanmıştım. Bana 'anne' demese de olur sanmıştım. Delicesine aşık olduğum adamı unuttum, hislerimi üç senedir acıyla, özlemde kuruttum sanmıştım. Sonra da sadece 'sandığımı' anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ
عاطفيةHenüz 19 yaşındayken, kendisini pek tanımadığı halde çok hoşlandığı Ege'nin sarhoş olduğu bir gece onunla birlikte olup, hamile kalan Nihal, bebeğini Ege'den gizlice doğurmuş ve bu sorumluluğun altından kalkamayınca bebeğini Ege'nin kapısının önüne...