(🌹 Medya: Nihal 🥀)(Sınır geçilmeden gelen bu uzun bölüm için, ✨150 oy ve 100 yorumu✨ çok görmezsiniz, umarım.
🍁
Fakat en büyük dileğim bölümü sevmeniz, ve bunu bilmeme izin vermeniz.
🍂
Varlığınıza ve desteğinize minnettarım.)
Ağlarken yüzüme kapattığım ellerimi çekerken yüzümdeki yoğun ıslaklığı, gözyaşlarımı sildim bastırarak.
Dudaklarımdan son bir hıçkırık döküldü ve sağıma soluma bakınıp çantamı aradım etrafta. Bu sırada Ufuk, hala bir eliyle omuzlarımdan kavramış beni dik tutarken, diğer eli ıslak yüzüme yapışan saçları topluyordu enseme doğru.
Bu sırada boynuma doğru yaklaşıp hafifçe dokunduğunda irkilip başımı geri çektim hafifçe. "Köpek mi saldırdı sana?" diye dehşet içinde kaşlarını çatarak sorduğu mecazi sorusuyla dudaklarımı buruk bir gülüş ve ardından onu tamamlayan alaycı bir kıkırdı sardı. "Yoksa sadece hırçın bir gecenin izleri mi?" diye sorarak dalga geçmeye çalışırken bile yüzündeki o ifade her zamanki alaycı hınzır çocuk gibi değildi.
Dehşet içinde kaşlarını çatarak, hatta bir miktar acıma duygusuyla bakıyordu ve son sözünü söylerken artık gözlerini kaçırdı yüzüm ve boynumdan. Tekrar şiddetle omuzlarım sarsılarak ağlamaya başladığımda tüm gücüm tükenmişcesine kamburmuş gibi eğilip başımı da göğsüme doğru aşağıya bıraktım.
O da benimle beraber eğilip dağılmış ve yüzümün iki yanından omuzlarıma dökülerek yüzümü örten saçlarımı topladı tekrar. O, saçlarımı toplama vesilesiyle başımı da dikleştirdiğinde ben de sonunda ağlamayı kesip ellerimin tersiyle yüzümdeki ıslaklığı silip burnumu çektim ve toparlanmaya çalıştım.
Kalkmaya yeltendiğimde, yine oturduğum yerde sarsıldığımı sanıp o da aniden irkildi ve saçlarımı bırakıp sıkıca kollarımdan tuttu, beni yatırdıkları koltuğun yüksek kenarına oturmuşken.
Sağ omzumu kavrayan eline uzanıp nazikçe ittim. "İyiyim. Ben... gitmeliyim." deyip ayaklandığımda Ufuk da benimle beraber kalktı ve bir kolumu, dirseğimden sıkıca kavradı çünkü bir miktar salındığım söylenilebilirdi hala. Hala etrafa kısık, kızarık gözlerle bakıyordum.
"Yemek yedin mi sen? Buraya gelmeden önce yani... Burada peynir domates yiyecek, doyacak değilsin." dediğinde başımı iki yana olumsuz anlamda salladım bir müddet, o sözünü bitirene kadar.
"Yedim, aç değilim. İstemiyorum bir şey. Sadece gitmek istiyorum. Ve sen... ne düşündün, kendini neye inandırdın bilmiyprum ama lütfen sadece kafanın içinde kalsın bunlar." deyip koltuktaki çantamı omzuma taktım.
"Tamam, o zaman çıkalım buradan şimdi, ben açım çünkü. Ben yemek yiyeyim, sen de bakarsın. Böylece benim karnım doyar ve bu sırada çene çalabileceğim biri olur yanımda. Seni de dik tutacak biri olmuş olur." dediğinde gözlerimi devirmek istedim ancak hala başım dönüyordu ve minumum seviyede kıpırdamaya çalışıyordum. Başımı yavaşça ona doğru çevirip ellerimi hafifçe iki yana açtım. "Sence benim çene kaldıracak halim mi var?"
"Kafanı şişirmem. Yemek yerken çok konuşan biri değilimdir. Nişan daha yeni başladı, ayrıca sen az önce salonun ortasında yere kapaklanmışken buradaki kimse seni tek başına evine göndermez. En kötü ihtimallegecenün sonunda gelin arabasına biner Ege ile gidersin ve bu dediğim gibi en kötü ihtimal olur. Zekiyim... Bu yüzden şimdi benimle gel, çıkalım, yemek yiyelim ve gecenin dibine vurmasak da takılırız." diyerek beni ikna etmeye çalışırken yanıma doğru yürümeye başladığında iki elimi de "dur" dercesine ona doğru kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ
RomanceHenüz 19 yaşındayken, kendisini pek tanımadığı halde çok hoşlandığı Ege'nin sarhoş olduğu bir gece onunla birlikte olup, hamile kalan Nihal, bebeğini Ege'den gizlice doğurmuş ve bu sorumluluğun altından kalkamayınca bebeğini Ege'nin kapısının önüne...