21. BÖLÜM- "Güz'ün Annesi, Benim."

12K 614 294
                                    



🙏🏻 TA TA TA DAM... 💃🏻


🍁 İşte karşınızda o çok beklediğiniz bölüm, efenim. Çarşaf çarşaf gerçekler, ortalığa saçılıyor.


🍁❤️🍁Sınır: 160 oy 200 yorum 🍁❤️🍁



Ege'nin Anlatımıyla...

Onunla kalmamı mı istiyordu? Bu da neydi şimdi? Gerçekten de beklenmedikti ve bir süre sessiz kalmama sebep oldu. "Seninle mi kalayım? Senin evinde? Yani bütün gece mi?" diye şaşkınlık içinde sorduğumda bir an gözlerini kaçırıp tekrar gözlerini gözlerime dikti.

Bu tepkim onu da kaygılandırmıştı, yanlış bir şey söyleyip söylemediğini gözden geçiriyor gibi görünmüş ve biraz da çekinmişti. "Olmaz mı?" diye fısıldadı hala gözlerimin içine küçük, yardıma muhtaç bir çocuk gibi çaresiz bakarken.

Oysa onun benden bile güçlü bir yanı olduğunu çok iyi biliyordum. Daima bensiz de yapabilirdi. Herhangi biri olmadan yapabilecek, yaşayabilecek, ayakta kalabilecek gücü de potansiyeli de hatta bence böyle bir deneyimi de vardı.

"Olur da, doğru olur mu? Sen eve girmekten, şimdi tekrar kapalı alanda kalmaktan mı korkuyorsun? İçeride yalnız kalma korkusu gibi falan mı? Kapalı kalma korkusu gibi?.." dedim onu incitmemeye ve açık kapı bırakarak tam olarak reddetmemeye çalışarak.

"Kime göre doğru?" diye sordu güçsüzlükle başını eğerken. "Bence benimle kalman ile ilgili yanlış bir şey yok." diyerek durumu benim gözümde olduğu kadar kendi gözünde de basitleştirmeye çalışıyor gibiydi, vazgeçmeden önce kendini de ikna etmeye çalışıyor gibiydi.

"Öyle tabi, ama-" derken tamamlamama izin vermeden sözümü esti. "Korkuyorum. Evet. Ben... tek başıma giremem oraya. Benimle kal, lütfen."

O anda öyle çaresiz, öyle ihtiyaç sahibi bakıyordu ki bana ne istese itiraz edemezdim zaten. Üstelik düşününce ciddi bir travma geçiyordu öğleden beri. Doğru düzgün konuşmuyordu, çoğunlukla göz teması bile kurmuyordu, normalde cevap verebileceği şeylere tek kelime edemiyordu. Sanki kafası başta bir alemde kalmış gibi boş gözlerle, donuk bir ifadeyle bakıyordu etrafa.

"Tamam." diyerek boyun eğdim ve emniyet kemerimi çözerken yüz ifadesini göremesem de tahmin etmek çok zor değildi. Umduğum gibi zafer dolu geniş bir gülümseme yerine, buruk buruk, kırılmış, paramparça bir yarım gülümsemeyle bükülmüş olmalıydı dudakları.

O, arabadan inmiş, pantolonunun arka cebindeki anahtarını ararken ben de kapımı açmış, inmiştim. Tam Güz'ü kucağıma almak için arka kapıya uzanmıştım ki, Nihal panikle seslendi. "Ege, anahtar yok. Çantamdaydı ve çantam da evdeydi." dediğinde bir an kapının penceresinden uyuyan kızıma baktım.

"Bize gidelim o zaman. Yani annemlere... Eminim onlar da seni bu gece misafir etmeyi çok isterler. Sorun olmaz, endişelenme." diyerek bir çözüm attım ortaya fakat o ilk cümlemden itibaren dinlemeyi kesmiş, iki yana salladığı başıyla beni reddediyordu. "Hayır, olmaz. Bu işte hiç doğru olmaz ve ben bugün kalabalık içinde kalabileceğimi de sanmıyorum." dedi kesik kesik cümleleri güçlükle birbirine bağlarken.

"Sen git... Ben de bir çilingir çağırır içeri girerim. Korkacak bir şey yok yani hep kaldığım evim sonuçta, bir şey olmaz." derken çoktan geriye doğru birkaç adım atmıştı bile. Sanki az önce korktuğunu, yalnız kalamayacağını söyleyen benmişim gibi bir şekilde korkacak bir şey olmadığına ikna etmeye çalışıyordu beni. Hayır... Kendini ikna etmeye çalışıyor olmalıydı. Böylesi çok daha mantıklıydı.

GÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin