Cehenneme Çevirdiğim Cennet

11.8K 830 155
                                    




           

Merhaba Masalcılar, yeni bölüm sizlerle:) Bunlar önceden paylaştığım bölümler olduğu için hepsini toplu olarak atmamı isteyenler olmuş ancak bölümleri ve kurguyu tekrar düzenleyerek paylaşıyorum. O yüzden her perşembe sizlerle olacak.

Her Cuma da Kuzeyin Kalbi adlı yeni hikayemi paylaşmayı planlıyorum ancak onu düzenli olarak paylaşmaya birkaç hafta sonra başlayacağım. Kuzey ve Defne'nin fırtınalı hikayesine bir göz atmanızı öneririm:)

Bir önceki bölümde yazdığınız her güzel 'hoş geldin' mesajına buradan tek tek sevgilerimi yolluyorum. Hepsine cevap veremedim ama hepsini tek tek okuduğumu bilin lütfen.

Keyifle okuyun canlar

Bu bölümü çok sevgili Şükran Beyaz'a ithaf ediyorum.



—————-


Aras'ın burada olması yine ruhumu ikiye bölerek beni bir kere daha çıkmazlara attı.

Buradaydı.

Emanet ve gidici sevincim, bir parçamı ele geçirdiğinde gözümden tek damla yaş süzülmeye başladı.

Buradaydı.

Onu affetmeyen diğer parçam, süzülen sevinç gözyaşının arkasından bir damla yaşı, yanaklarımı yaka yaka onun ardına saldı.

"Hayır Mert. Onu görmek istemiyorum."

Ağlamaklı fısıltıma rağmen Oğuz'un dikkati üzerimizdeydi. Mert başı ile cevabımı onaylarken tek baktığı insan Oğuz'du ve bunu yaparken onun duyabileceği bir şekilde "Eğer yarın bu masada oturan herkesin..." dedikten sonra imalı bir gülümseme ile bana dönerek sözlerini sürdürdü. "Gazete manşetlerinde olmasını istemiyorsan, hemen şimdi bu masadan kalkmak zorundasın Rüya."

Olay çıkartmaması içten bile değildi.

Çınar ne olduğunu tam çözememiş olsa da havada uçuşan bakışlar, iğneleyici sözler halimizi fazlası ile ele veriyordu. Oğuz ve Aras savaşı vardı... Meselenin daha fazla büyümesini istemiyordum. Aras'ı, Mert'i daha doğrusu bu aileyi artık çok iyi tanıyordum. Vazgeçmek kelimesi hayatlarında yoktu. Burayı terk etmeliydim.

"Tamam," dedim ve sandalyemin arkasında asılı duran çantamın gümüş rengi zincirini parmaklarımın arasına doladım. "Tamam, kalkıyorum."

Yüzümdeki mutsuzluk ya şu anda hissettiğim gerginlik duygusu ile yer değişmişti ya da ikisi beraber yüzümün her zerresine yayılmıştı. Daha fazla kalmamın imkanı yoktu; gece çoktan benim için sonra ermişti.

"Özür dilerim, ben kalkmak zorundayım," dediğimde Çınar sarı kaşlarını beni sorgularcasına çattığında ona zorla tebessüm ederek her şey yolunda mesajı vermek istesem de yapamadım.

"Rüya bir sorun mu var?" Çınar'a ne demeliydim ki?

"Hayır hiçbir sorun yok, harika yemek için çok teşekkür ederim ."

Oğuz'a çevirdiğim bakışlarım, onun Mert ile sessiz sessiz, göz göze nasıl bir savaş verdiğine şahit oldu.

"Oysa serginin son gecesiydi ve ilk gece gibi bu da mahvoldu."

Oğuz'un cüretli sözlerini sarf ederken Mert'i suçlayıcı bir bakış eşliğinde arkasına yaslanması Mert'in sahte bir gülümseme ile ona cevap vermesine sebep oldu. "Biz, bize ait olan hiçbir şeyi mahvetmeyiz," dedikten sonra masadakilere üstünkörü bir iyi akşamlar diledi.

Ait kelimesinin üzerine basa basa söylediğinde Oğuz derin bir nefes alsa da onlara "İyi akşamlar," diyerek hızla masayı terk ettim.

Oğuz ve Mert beni ne kadar üzdüklerinden haberdar değillerdi. Her kelimede, geçen her saniyede iyileşmek yerine böyle batağa mı saplanacaktım?

BİR PARÇA MASAL 2 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin