Gökyüzüne...

8.9K 703 86
                                    


Çok uzun süre oldu biliyorum ama elimde olmayan sebepler vardı canlar.  O sebepleri burada yazmaktan hoşlanmıyorum ama yazmayacak olsam açıklama yaparım mutlaka. Finale kadar vereceğime dair bir sözüm var, paylaşmaya devam edeceğim. Sabrınız için teşekkür ederim. 

*******

Aras'ın ani gelişinin şokunu henüz atlatamadığı halde bir de nefesinin sıcaklığıyla, daha da ötesi reddedilmez teklifiyle baş etmek zorundaydı.

Bu bir mucizeydi adeta... Nefesi, sesi, varlığı... Yakınlığı da cabasıydı. Hepsini o kadar özlemişti ki.

"Aras," diyebildi güçlükle. "Ben zaten hep senindim. Sadece seni sevdim." Sesindeki titrekliği umursamadan ona sarılmak istediğinde Aras kızın bileğini tutarak engel oldu. "Hişşt..." diye fısıldadı. "Beni hala içeri davet etmedin."

Sedef'in biraz utanç duymasına sebep olan sözlerinin ardından başını geriye doğru çekerek gözlerini bir iki defa kırptı. "Sabaha kadar kapıda mı kalacağım?"

Sedef biraz soluklanarak içinde düştüğü duygu karmaşasından sıyrılmaya çalıştı. Telaşlı ve çok sevdiği bir şeye kavuşmuş çocuk gibi sevinçliydi. "Elbette kalmayacaksın. Lütfen içeri gir," dediğinde Aras içeri doğru birkaç adım attı. Sedef'in yanından geçip gittiği sırada kızın sözleriyle ansızın durdu. "Hatta sonsuza kadar burada kal."

Omzunun üzerinden ona doğru baktığında keskin grileri Sedef'i aslında öfke ateşiyle yaktı ama Sedef bunu bilmedi. Zaten tüm bu olanlar Aras'ın sonsuza kadar onunla kalması için değil miydi?

Eskiden defalarca geldiği salona girdiğinde göz ucuyla önce koyu bordo renkli perdelere sonra, açık renkli koltuklara son olarak da onunla en ateşli geceleri yaşadığı yatak odasının bulunduğu koridora doğru baktı. Sedef'in kokusuyla sarmalanmış eve de ondan kalan hiçbir şeye de bir nebze olsun özlem duymadığı gibi burnuna dolan çekici kokunun ağırlığı sarıyordu hem ruhunu hem de bedenini.

Çünkü Aras'ın sevdiği bir tek koku vardı artık; defne kokusu...

Sevdiği bir tek göz rengi, dokunmaktan asla bıkıp usanmadığı bir onun ipeksi siyah saçları vardı. Tüm bu parçalar birleştiğinde adı Rüya oluyordu kalbindeki sonsuz aşkın.

Koltuğun sırt kısmına hafifçe oturarak Sedef'in yüzünü, ondan pek de beklenmeyecek bir yakınlıkla bir süre izlediğinde Sedef ona belli belirsiz tebessüm etti. Aslında sevincinin taşıp coşmasına mani oluyor, kendisini zor tutuyordu.

"Burada olduğuna inanamıyorum," diyerek Aras'a bir adım yaklaştığında Rüya ile yaptığı konuşmayı aklının ucundan dahi geçirmiyordu çünkü Aras'ı bilirdi; o konuşmadan haberdar olsaydı şu anda elleri Sedef'in boğazında olabilirdi. Sesi içinde kalmaz, kızın yüzün kükremeler taşırır, onu korkudan titretirdi.

"Boş ver şimdi inanmayı," diyerek ellerini koltuğun kenarlarına yaslayan Aras başını hafifçe yana doğru eğerek gözlerini kıstığında Sedef bu davetkar ve derin bakışlar karşısında yutkunmak zorunda kaldı. "Konuşacak ne çok şey var."

"Konuş öyleyse," dedi Aras sakince. "İçinden geçen her şeyi anlat."

Sedef içinde bulunduğu anların sihrinin bozulmasını istemediği halde ona, Rüya'dan vazgeçip geçmediğini sormak istiyordu. Yoksa kısa bir kaçamak için mi gelmişti ona?

"Neden buradasın?" diye sordu Rüya'nın adını anmak istemediği için. "Yine gidecek misin?"

"Sen ne yapmamı istersin?" diye sordu Aras, bilmece gibi konuşarak.

BİR PARÇA MASAL 2 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin