Tereddüt eder miydin?

6.8K 429 52
                                    


Bahçeye kurulmuş uzun ve geniş masada tüm aile ve dostlar bir aradaydı. Rüya ve Aras sadece birkaç gün sonra Fransa'ya yerleşiyorlardı. Rüya'nın hissettiği mutluluk asla yarım, buruk ya da eksik değildi.

Tam anlamıyla mutluydu.

Aras yine yapacağını yapmıştı.

Ona, önce geçmişini, sonra sevgisini, sonra güzel bir aile ve son olarak da bir sanatçı olarak yaşamak isteyebileceği tek şehri vermişti. Ama bundan daha da önemlisi, yeni bir başlangıcının eşsiz ve heyecan dolu tadını sunmuştu. Rüya'nın hissettiği mutluluğun ayrıcalıklı tarafı buydu; yeni bir başlangıç... İkna olmuştu işte. Aras'ın vaadi hem ona hem de Aras'a iyi gelecekti.

Aras masanın başköşesindeki sandalyede oturmakta olan babasına döndü önce, ardından da İlker Yazıcı'ya. Sadece üçünün konuşabileceği bir konu olduğu için sesini biraz alçalttı ve Rüya'nın bir süre önce hediye ettiği siyah desenli kravatı daha da gevşetti.

Bir tek onu kaybetmiyordu. Onu taktığı her sabahın akşamında yine boynunda oluyordu. Daha doğrusu genellikle cebinde.

"Karahanlı'daki hisselerimi bir süre daha sana emanet."

İlker Yazıcı alçak sesli bir kahkaha attı. "Onları o heriften geri aldığım anı görmeliydin."

"Tahmin edebiliyorum," dediği anda Emir geldi yanlarına. "Adamın canına karşılık Karahanlı hisseleri."

Aras'ın babası söze karıştı. "Adam İlker'in o hisseleri kendisi için aldığını düşünmüş olacak ki canını korumak pahasına seve seve vermiş." Hepsi beraber bir daha kahkaha attıklarında Emir Aras'ın omzuna dokundu. "O adamın hakkından sadece İlker Yazıcı gelebilirdi," dedi Emir. O sırada İlker Yazıcı'nın kaşları çatılır gibi oldu ama baba oğul birbirine bakarak gizemli bir tebessüm ettiler. Ah Emir ona içinden zaten binlerce defa baba diyordu. Hatta fırsatını bulup baba dediği anlarda, öyle yürekten söylüyordu ki diyemediği tüm zamanların eksiklerini tamamlıyor, bunu hem babasına hem de kendisine hissettiriyordu.

Masaya tabakları yerleştiren Emine Hanım da diğerleriyle beraber sandalyelerden bir tanesine geçtiğinde hüzünlü ama mutlu akşam yemeği başladı. Başrolde veda vardı bu gece...

Batmakta olan güneşe rağmen Karahanlı ailesine yepyeni bir gün doğuyordu adeta. Aras ve Rüya'nın yurt dışı hayatının ilk günleri başlamak üzereydi. Nehir dudaklarını bükerek "Abi," diye seslendi masanın diğer ucundan. Kucağında Ceylan ve Çağrı Mert'in oğlu vardı. "Beni bırakıp gideceğini rüyamda görsem inanmazdım."

Aras gözlerini kısarak kardeşiyle bir süre göz göze geldiğinde Nehir bir kahkaha patlattı. "İnanmadığım için sizinle geliyorum. Çünkü Paris'i ben de seviyorum." Aras ve Rüya onu günlerdir, Paris'te kendileriyle beraber yaşaması için ikna etmeye çalışıyorlardı.

Aras'ın kısılan bakışlarına alaycı bir tebessümle eşlik etti ve başını sağa sola salladı. "Ben seni öylesine davet etmiştim aslında."

Hep beraber neşeyle birer kahkaha daha attıklarında Rüya iki kardeşi izliyordu. Nehir'in de onlarla beraber yaşayacak olması Rüya'yı inanılmaz mutlu etmişti. Elbette anneannesi de gelecekti. Ev zaten fazlasıyla genişti.

"Korkma, bir süreliğine geliyorum. Sebebi de asla sen değilsin. Sadece ve sadece yeğenlerim," diyerek gözlerini devirdi Nehir. "Sanırım onları şimdiden çok ama çok seviyorum." Saçlarını şöyle bir savurdu. "Misafirperverliğinizden memnun kalırsam oraya yerleşebilirim."

Babası, "Kızım olmadan ben ne yapacağım?" dediğinde Nilgün Hanım sahte bir tebessüm verdi. "Ben varım ya hayatım." Ortalık birden sessizliğe büründüğünde yemeğe geç kalan bir çiftin bahçe kapısında belirmesiyle ortamın gergin havası dağıldı.

BİR PARÇA MASAL 2 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin