Çok çatışmalı geçen bir yönetim kurulu toplantısının ardından toplantı salonunu terk eden Karahanlı, kravatını gevşeterek hızlı adımlarla koridorda yürümeye başladı. Mert Karahanlı, odadaki asık ve sinirli suratları arkasında bırakarak Aras'a yetişmeye çalıştığı sırada o da diğerleri kadar olmasa da asabiydi.
"Daha beteri olabilirdi," diye çıkıştı Aras'ın kolunu tutarak. "Baban neredeyse kalp krizi geçiriyordu." Bir elini açık kumral saçlarının arasından geçirerek "Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" diye sorduğunda iki kuzen şimdiye kadar en gergin anlarını yaşıyorlardı. Aras, onun gerginliğini yok sayarak işaret parmağını kuzeninin yüzüne salladı. "Benimle sakın bir daha bu şekilde konuşma." Ardından elini yere indirerek, "Sen, ben ve Emir... Ne zamandan beri birbirimizin aldığı kararlara güvenmeyerek onları sorgulamaya başladık?" diye onu sorguladı.
Mert bir elini kemerinin üzerine koyarak sakinleşmek adına derin bir nefes soluduğunda Aras hayır anlamında başını salladı. "Bunu sakın bir daha yapma Mert. Sen, ben ve Emir üç kuzen değil, üç kardeşten de öteyiz ve duracağımız yer her zaman birbirimizin yanı olur çünkü..." dediği anda Mert az önceki ruh haline nazaran daha sakin bir tavırla Aras'ın sözünü kesti. "Çünkü biz asla ailelerimizin zararına olacak hatalar yapmayız."
"Evet," dedi Aras başını usul usul sallayarak. Ardından Mert ile anlamlı bir göz teması kurdu. "Ben Karahanlı Holding'deki hisselerimi o mafya bozuntusuna satarak asla aileme ve şirkete zarar verecek bir şey yapmıyorum."
Mert ona tam olarak katılmıyor olsa da karşısındaki kişi Aras'tı ve onun zekasından asla şüphe etmezdi. "Sana güveniyorum," dediğinde karşılığı samimiyetle söylenmiş tek bir sözcük oldu. "Güven..."
O sırada yanlarına yaklaşan Emir Karahanlı ellerini ceplerine sokarak iki kuzene katıldığında Mert ister istemez ona sitemde bulundu. "Artık Nehir'den sonra şirketimizin en büyük hissedarı kim olduğunu bilmediğimiz bir mafya bozuntusu oluyor."
Emir Mert'in sitemine karşılık vermeden Aras'ın omzuna dokundu. "Artık çıkalım mı?"
Mert, diğer ikisinin rahatlığına karşın bıkkın bir nefes vererek amcasının yanına döndüğünde Aras ve Emir, Aras'ın ofisine geçebilmek için şirketten ayrıldı.
Aradan geçen dört saatin sonunda Şeref Kırcalı, Aras'ın ofisinin bulunduğu binaya girmişti. Hisselerin devri için gerekli olan kağıtları Aras'tan almış ve avukatlarına inceletmiş, ellerini ovuştura ovuştura adamlarıyla beraber Aras'ın odasının önüne yaklaşıyordu. Dile kolay, ülkenin en büyük holdinglerinden bir tanesine ortak olacaktı dakikalar sonra.
Aslında bu işi avukatları aracılığıyla da halledebilirdi ama Aras Karahanlı gibi bir siyasetçinin kendisinin önünde nasıl yola geldiğini görmek ona inanılmaz bir haz vereceği için bu hazzı yaşamayı asla kaçırmaya niyetli değildi.
Aras Karahanlı odasında birkaç telefon görüşmesi yaptıktan sonra sekreteri, ona Şeref Bey'in geldiğini haber verdi. Elif'in tedirginlik dolu yüz ifadesine kıyamayan Yavuz, onu teselli etmek ile Aras abisinin yanında olmak arasında kalakaldı. Aşk ve iş aynı anda yürümüyordu anlaşılan. Hem sert hem de duygusal adamı aynı anda oynamak Yavuz'un aklını karıştırıyordu.
"Sen dışarı çık," dedi Aras arkasına yaslanarak. Fakat onun içine düştüğü ikilemi göremeyecek kadar meşguldü şu anda. Elindeki not kağıtlarına takılı bakışlarını oradan ayırmadığı halde Yavuz'un hala odada olduğunu anladığında başını ona doğru kaldırdı. "Ne zamandan beri bana cümlelerimi tekrarlatmaya başladın?"
Yavuz birkaç adım geri attı. "Ama abim, onlar buraya kabile gibi gelmişler. Seni öyle bir herifin yanında asla yalnız bırakmam."
Aras arkasına yaslanarak, "Biliyorum, bırakmazsın," dediğinde Yavuz sırtını dikleştirerek olduğu yere sabitlendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR PARÇA MASAL 2 AŞK
RomanceYetimhanede büyüyen Rüya'ya masal gibi bir hayat vadeden Aras Karahanlı bu masalın aşk kısmını eksik bırakmış, Rüya'nın masalına "bir parça masal" demiştir. Aşk tamamlandığında ise gerçekleri öğrenen Rüya Aras'ı çok sevdiği halde terk etmiştir. Bir...