Gökyüzü

6.5K 593 59
                                    


Aras'ın bilmediğinden haberi yoktu ama ihtimal dahilinde bile olsa onu alt etme fırsatını asla kaçırmıyordu çünkü Aras'tan nefret ediyordu.

Aras, ileriye doğru bir adım attığı anda durdu ve hayatının en büyük şoklarından birini yaşadı. Ona doğru dönerek, yanındaki insanlara aldırmadan, "Senin ağzından çıkanı kulağını duyuyor mu?" dediğinde Oğuz, Aras'ın soğuk öfkesini tutuşturdu. "Evet, Çınar'dan öğrendim. Anlaşılan senin hala haberin yok."

Aras, cebinden telefonunu çıkardığında çok çok sevinmesi gereken bir olayı, dünya üzerinde nefret ettiği tek insanın ağzından duymuş olmasının hiçbir şeylere benzemeyen öfkesini yaşıyordu. Rüya'yı arayıp, duyduklarının gerçekliğini sorgulamakla, haddini aşan Oğuz'un çenesine sert bir yumruk atmak arasında deli bir ikilem yaşadı. Yaşadığı ikilemden onu çekip çıkartan ses çok tanıdık birisine aitti. "Merhaba Aras..."

Sıkılı yumruğunu gevşetip bedenini buz gibi soğutan merhabaya karşın başını hafifçe sallamakla yetindi. Eski kız arkadaşı Sedef karşısındaydı. Beti benzi eski haline göre daha canlı, hüzünlü gülümsemesi daha az özlem dolu görünüyordu. Aras, onu uzun süredir görmediği halde zerre kadar şaşırmadığını belli eden hissiz bir bakışlarını Oğuz'a kaydırarak onu doğru yaklaştı.

"Bana karşı kazanmayı düşündüğün her hamlede daha çok kaybediyorsun." Yüzündeki zalim ifade eşliğinde Oğuz'un kulağına fısıldadı o sözler, az önce ona atacağı yumruktan daha ağır geldi Oğuz'a.

 "O benim..." diye fısıldadı. "Aldığı nefes benim, hayatı benim, geleceği, hatta geçmişi bile benim..." Sesi gitgide alaycı bir hal aldı. "Hatta gülüşleri bile..." Oğuz'un koluna dokunarak onu kırarcasına sıktı. "Onda sana ait hiçbir şey yok... Anladın mı, yok." 

Parmaklarını yavaş yavaş gevşettiğinde Oğuz'un, Aras'a karşı sergilediği tepkisizliğin kaynağı duyduğu acı gerçekler değil de onları bir türlü kabul edemeyen benliğiydi. Sedef eski sevgilisiyle Oğuz arasındaki gerginliğin sebebi olan kişiyi düşündükçe, kaybının sızısı bir kere daha kalbini ezip geçiyordu. Kazanmıştı işte Rüya onu. Sedef'se Aras'ın kahredici yokluğuyla baş başa kalmıştı.

Aras'ın gidişini bir müddet izledikten sonra Oğuz'a dönerek, "Onda ne buluyor?" dedi çaresizce. "Neden onu bu kadar çok seviyor?"

Oğuz, Aras'la yaşadığı gerginliği tutuşturan öfkeyi elalarına yansıtarak, "Onu sevmiyor," dedi Sedef'e. "Ona ihtiyacı var..."

Sedef olanlardan habersizce başını geri çekerek Oğuz'un son sözlerini reddetti. "Aras'ın bu dünyada kimseye ihtiyacı olmaz. Saçmalama."

Kırdığı potun farkında varan Oğuz suskunluğunu sürdürmeye karar verdiğinde, dudaklarındaki mührün adı Rüya'ydı. Rüya'nın narin kalbinin incinmemesi adına sarf ettiği çabaydı. Konuyu geçiştirebilmek için, "Bana, onu hala sevdiğini söyleme," dedi Sedef'e teselli edici bir tavırla. "Bunu kendine yapma artık."

Sedef'in yeşil bakışlarında beliren sıcacık tebessümü bir süre izledikten sonra eli ile bahçeyi işaret etti. "Buraya babanla mı geldin? Onu bırakıp kaçman sorun olmayacaksa biraz çıkalım mı?"

Beraberce bahçe kapısından dışarı çıktıkları anlarda Aras'ın arabası hala kapının önündeydi çünkü Aras, arabanın içinde çok önemli bir telefon görüşmesi yapıyordu. Bir yandan da bakışları Sedef ve Oğuz'un üzerindeydi.

"Son defa soruyorum Selim," dedi emniyet teşkilatında çalışan arkadaşına. "Tehlike gerçekten geçti mi? O gün evin dışında Rüya'yı tehdit eden adamı gerçekten buldunuz değil mi?"

BİR PARÇA MASAL 2 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin