Ama Geldin...

8.8K 610 82
                                    



Bugün günlerden Perşembe. Bu sefer Masalımız, Perşembe'nin ilk saatlerinde sizlerle...


Keyifli okumalar.


2 ay sonra

Rüya'yı vurabilmek için evlerinin önünde pusu kuran Cevdet'in psikolojisinin iyi olmadığına dair bulgular olduğu için Aras onun hak ettiği cezaları almayacağını düşündüğü gibi, psikolojisinin de bozuk olmadığına inanıyordu.

"Aslında tam anlamıyla bir kan emici," dedi avukat arkadaşına. Aras'ın davacı olduğu davada Aras'ın avukatlığını yapan insan, çok uzun yıllardır konuşmadığı ve adını dahi anmaktan nefret ettiği bir insandı; Deniz Ulusoy...

Deniz ofisinin içinde şöyle bir göz gezdirdikten sonra karşısındaki deri koltukta oturmakta olan Aras'ı dinlemeyi sürdürdü.

"Yıldıray adındaki o kumarbaz oğlu iyice batağa saplandığında babasının üzerine daha çok gitmiş ve adam bir yandan oğlunun baskısı diğer yandan da oğluna duyduğu sevgi nedeniyle onun için bir şeyler yapmak istemiş. Yapamayınca da Rüya'yı suçlamış çünkü Rüya'nın dedesine, onun kimliğini açıklamamak adına yaptığı şantajlardan aldığı paralar kesildiği için iyice borç batağına saplanmış."

Deniz yüzünü ekşiterek Cevdet'i eleştirdi. "Kolay para tabii, kesildiği zaman psikolojisi bozulmuş olabilir."

Aras derin bir iç çekerek başını sağa sola salladı. "Sami Hanzade," dedi. "Cevdet'e benim Rüya ile hangi amaçla evlendiğimi söylemiş. O da kendisinden para isteyen oğluna söylemiş ve oğlu da bu bilgiyi önce Şeref denilen şu adama sonra da serserinin tekine satmış. Rüya'yı evinin önünde ilk tehdit eden adamdan bahsediyorum. Onu bulmamız çok zor oldu ama bulup susturduk."

"İlker Yazıcı... Eminim o susturmuştur," diyerek araya girdi Deniz. İlker Yazıcı'nın kim olduğunu bilmese de Aras'la ne kadar samimi olduklarını bilecek kadar tanıyordu Aras'ı.

Aras'la beraber uzun yıllar aynı okullarda okumuş, üniversite yıllarında ise aralarından su sızmamıştı. Ancak Deniz, Aras'ın siyasete girmeye karar verdiği dönemde, onun dönüştüğü insandan rahatsız olmuş, Aras'ı, bu hırsının kendisine zarar vereceği konusunda defalarca uyardığı halde bir karşılık alamamış ve sonunda ikisi büyük bir tartışmaya tutuşmuşlar ve aralarındaki tüm ipleri koparmışlardı.

İkisi de hükmetmeyi seven, dediğim dedik tipler oldukları için yolları ayrılmıştı.

Yıllardır aynı ortamlarda bile bir araya gelmedikleri halde Aras, hala ona gözü kapalı güveniyordu. Deniz de ona... Ve Aras vurulduktan sonra araya giren yıllara rağmen Deniz onun yanında olmuş ve dostluklarına kaldıkları yerden devam etmeye karar vermişlerdi.

"Ben," dedi Deniz Aras'a tehditkar bir bakış atarak. "Kaan gibi değilim, biliyorsun. Tüm o hırslarına göz yumarak senin yanında olabilecek bir insan olamam."

Aras, aynı tehditkar bakışla Deniz'e karşılık verdi. "Seni yanımda istediğimi söylediğimi anımsamıyorum."

Deniz ona belli belirsiz ve alaycı bir tebessüm ettiğinde Aras'ın, hırslı yapısının değişmediğini ancak önceliklerinin değiştiğinin farkındaydı. Siyaset yine onun nefes alma biçimiydi ama o nefesi, başkasının ciğerini yakmayacak şekilde alacağına inanıyordu artık. Zaten öyle olmasaydı ne Aras'ın onunla ne de kendisinin Aras'la tekrar bir araya geleceklerine asla inanmazdı.

Aras "Seni değil ama Nehir'i çok özledim, onu en kısa zamanda görebilmek için Rüya'yla size geleceğim," dediğinde gri bakışları bir anda kederlendi. Deniz'in eşi, kendi kız kardeşiyle aynı ismi taşıyor olsa da çok önemli bir mesele konusunda, neredeyse kendisiyle aynı kaderi taşıyordu. Annesi... O yüzden, Nehir'i, en az kendi kardeşi Nehir kadar sever ve farklı görürdü. Bir başka severdi onu.

BİR PARÇA MASAL 2 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin