Hoş geldin

7.6K 634 126
                                    




Sabah gün aydığında odanın perdeleri hala sımsıkı kapalıydı. Aras Karahanlı çoktan uyanmış, hazırlanmış ve şirkette kopacağını iyi bildiği kıyametin öncesinde birkaç telefon görüşmesini yapıyordu. Elbette ne yaptığını ve de ne yapacağını iyi biliyor, bir başkası için buz parçasının yakıcılığını taşıyan çıldırtıcı soğukkanlılığını hiç kaybetmiyordu.

Telefon görüşmesini sona erdirdiğinde henüz az önce taktığı kravatını gevşeterek yatak odasına tekrar girdi. Rüya... onun Rüya'sı, hiç düşlemediği aşkı ona tattıran kadın yatak masum bir prenses gibi mışıl mışıl uyuyordu ve dün gece, yeniden onun olmuştu. Yüzünde beliren hafif tebessümün kaynağı, Rüya'nın varlığının ona yaşattığı huzurdu.

Aras'ın odaya girdiği anda kıpırdanmayan başlayan Rüya, bir kolunu yastığın altına dolayarak burnunu bembeyaz yastığa bastırdı ve Aras'ın kokusunu doya doya içine çekti. Bunu, Aras yanında olsun olmasın mütemadiyen her sabah yapıyor, bu dünyada artık yalnız olmadığını bir de böyle hissediyordu.

"Günaydın," dedi o çok sevdiği kendine güvenli ses. "Kendi yastığımı kıskanmama ramak kaldı." Yatağa oturarak yastığı usulca Rüya'nın kollarının arasından çekerken ona gülümsedi ancak söylediği şeyler oldukça ciddi ve tavizsizdi. "Birazdan İtalya'ya uçuyorsun. Ben anneannenle görüşerek her şeyi aktardım. İstersen sen de konuş."

Rüya onu dinlemiyor gibi görünüyor, büyülenmiş bakışlarını Aras'ın üzerinden bir dakika olsun çekmiyordu. Oysa içerisi, sıkı sıkıya kapalı duran perdeler yüzünden oldukça loş ve karanlıktı.

"Beni duydun mu Rüya?"

Rüya'nın boş bakışları tatlı bir tebessümle anlam kazandığında Aras, onun bu haline anlam veremedi. "Hala uyuyor gibisin Ufaklık."

"Hayır, sadece düşünüyorum."

"Neyi?"

"Boş ver," diyerek yataktan doğrulduğunda, sergi gecesinden beri ona huzur vermeyen düşüncelerinin tekrar ne zaman geri geleceğini ve bu büyüyü nasıl bozacağını düşünüyordu. Onunla beraber olduğu için zerre kadar pişman değildi. Onsuz bir hayatı kabul etmediğini de sonunda kendisine itiraf etmişti. Aras'ın yokluğunu reddeden diğer tarafının ta baştan beri kazandığı bu savaşın sonucunu nihayet kabul etmiş, asla pişman olmamış ama huzur bulamamaktan korkar olmuştu bir an. Çünkü biliyordu, öyle kolayca unutabilen bir kız olmamıştı asla. Günlerdir içinde savruldukları tehlike yüzünden baskı altında kalarak tutunmamıştı bu sefer ona. Sadece, Aras'a gidişi hızlanmıştı belli ki.

Yatakta oturduğu sırada Aras'tan bir ricada bulundu. "Perdeleri açar mısın?"

"Neden?"

Birkaç defa göz kırparak Aras'ın bu anlamsız sorusunu sorguladı. "Ne demek, neden, tabii ki içeri güneş ışığının girmesini istediğimden..."

Aras'ın gri bakışları Rüya'nın yüzünde dolaştıktan sonra siyah gözlerinin üzerinde son buldu. "Ama güneş zaten içerde," dedikten sonra Rüya'nın omzuna dokundu. "Hem de tam karşımda..." Rüya'nın mest olmuş bir şekilde kendisini sırt üstü yatağa bırakmasına sebep olan bu sözlerin ardından Aras'ın susmak bilmeyen telefonu yine çalmaya başladı.

"Sen bana bunu hep yapmak zorunda mısın?" Kendi kendisine gülümsüyor, hayatı boyunca görmediği sevgiyi adeta ruhunun her zerresinde doyasıya hissediyordu. Bugünlük, o sevgiyi kendisine veren insanın yaktığı ateşin hararetini hissetmiyordu.

Aras Rüya'ya cevap vermeden onun yanağını okşadıktan sonra kuzeni Emir Karahanlı ile kısa bir telefon görüşmesi yaptı. 'Anlıyorum, tamam, evdeyiz, sen olacak mısın?" gibi kısa cümlelerin ardından görüşmeyi sonlandırdığında yüzünde, sadece gri gözlerinden yansıyan tuhaf bir mutluluk belirdi. "Bizim jetle değil, başka bir jetle gideceksin. Sahibi birazdan seni almaya gelecek," dediğinde Rüya ayağa fırlayarak, "Gitmek zorunda mıyım?" diye çıkıştı. Bu konunun tartışmaya kapalı olduğunu dün gece eni konu anlamıştı oysa. Onu sevgisiyle boğan Aras, duracağı ve Rüya'yı incitmek pahasına bile olsa taviz vermeyeceği yeri çok iyi biliyor, sınırlarının aşılmasına asla müsaade etmiyordu. "Her şey yoluna girene kadar orada olacaksın."

BİR PARÇA MASAL 2 AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin