Gerçek olmayan oyunlar.
Bileğimi kaldırdım ve saatimi kontrol ettim, neredeyse beşe geliyordu. Okuldan çıktıktan sonra yabancı bir telefon almış, tanımadığım bir erkeğin sıraladığı talimatları dinlemiştim. Merkez parkının önünden beni siyah, yeni boyanmış bir arabayla aynı adam almıştı. BigHit çalışını ya da Taehyung'un görevlendirdiği bir elaman olduğu her halinden belli oluyordu.
Kızlara olanları anlatmamış, sadece tek başıma dolaşmak istediğimden bahsetmiştim. Aslında onlarda çok fazla ısrar etmemişlerdi. Son olaylardan sonra hiçbirimiz birbirimize karşı bir şeyleri diretmiyorduk.
Araba şehrin işlek caddelerinde ilerlerken, bilmediğim bir yola girdiğinde kendi kendime tedirgin oldum. Korkudan elimde anahtarımın sivri ucunu ve telefonumun acil aramalar butonunu açık tutuyordum. Artık kime güveneceğimi seçemediğim bir noktadaydım.
Yaklaşık yirmi dakika sonra araba büyük, geniş bir apartmanın önünde durdu. Burası BigHit değildi. Beni çocukların yurduna ya da bir otele mi getirmişti?
''Geldik efendim.'' Şoför başını arkaya doğru döndürüp bunu söylediğinde, çantamı elime aldım ve kapıyı açarken, ''Teşekkür ederim.'' diyerek arabadan indim. Ben indiğim anda da araba evin önünden ileriye doğru gitmiş, ardından da gözden kaybolmuştu.
Hava ılıktı, bu yüzden altımda bir kot pantolon, spor ayakkabılarım ve ince askılı bir badi vardı. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve küçük sırt çantamı koluma asarak ilerlemeye devam ettim. Gümüş kemerli bir kapıdan geçmiş, güvenlik görevlilerin göz ucuyla beni süzmesine maruz kalmıştım. Engelleneceğimi, hatta içeriye alınmayacağımı düşünmüştüm ama biri bile yanıma gelip bir şey söylemiyordu. Garipti.
Telefonla beni arayan kişinin verdiği bilgilere dayanarak asansöre doğru yöneldim ve en üst kata, yani ellinci katın düğmesine bastım. Ardından da verilen numaraları renkleri yanan yan tuşların üzerine girdim. Anladığım kadarıyla her katta birer daire vardı. Verilen kodlar ile bastığınız kata çıkabiliyordunuz. Aksi pek mümkün olmuyordu.
Asansör bir dink sesi ile ellinci katta durduğunda, altın rengine boyanmış, yeşil duvarlı kapı açıldı ve beni beklemediğim kadar çok göz karşıladı.
Tahmin ettiğim gibiydi, burası müstakil bir daireydi. Karşıda duvar yerine dışarıyı gösteren bir cam, sol köşedeki ince basamaklı bir merdiven ve beyaz parke kaplıydı. Duvarların üzerinde onlarca tablo ve ödül, yerde de pahalı İran halıları duruyordu. Fakat bunlar, sadece sonradan dikkatimi çeken şeylerdi. Asil takıldığım nokta ayakta dikilen yedi erkek ve ortalarına hapsettikleri üç kızdı. Yani benim en yakın arkadaşlarım.
''Bu o mu?'' diye sordu Namjoon, ben şaşkınlıkla asansörün önünde dikilirken. Bana değil de Taehyung'a bakarak konuşmuştu ve o'da başını sallamak ve kollarını göğsünün üzerine bağlamakla yetindi.
Kalbimde büyüyen telaş beni iliklerime kadar titrettiğinde, bir sorun olduğunu anlamamak elde değildi. Kızların hepsi bana işleri olduğunu, bu gece pek konuşmak istemedikleri söylediklerinde, gerçekten de doğru olduğunu düşünmüştüm. Ne yani, hepimiz oyuna mı getirilmiştik?
Taehyung ayaktaki erkekleri geride bıraktı ve bana doğru ilerledi. Altında siyah bir pantolon, üzerinde de kapüşonu olmayan bir sweatshirt vardı. Sarı saçlarının üzerinde de kırmızı siyah bir bandana yer alıyordu. Yüzü ifadesizdi. Sadece korkutucu gözleri ile beni süzüyordu.
Yanıma ulaştığında başının ucuyla az önce ayrıldığı gri oturma takımını işaret etti. ''Gel.''
Yutkundum ve geriye doğru döndüğünde bende peşine takıldım. Sanırım kendilerince bir mahkeme yürütüyor, hükmü kendileri veriyorlardı. Bu korkunçtu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
first lie | taennie
Fanfiction"Küçük bir kız çocuğu olduğumu biliyorum." Gözümden akan bir damla yaşı sildim ve burnumu çektim. "Ve kalbimin de ne kadar küçük olduğunu." Kafamı kaldırdığımda gözlerimin ona her baktığımda dolduğunu hissettim. Canım yanıyordu. Canım çok yanıyordu...