15 : love

7.4K 770 300
                                    

İki kalbe sığmayan bir gerçek.

Onunla yalnız olmak, değiştirilmesi mümkün olmayan bir yalan olarak anılmayı hak ediyordu. Gözlerine bakmaksa en güzel manzaraya şirk koşmasına yetti. Gerçek değil gibiydi. Tanrı onu benim yanımda unutmuş olmazdı.

''Rosé yıllardır bunun için uğraşıyor. Lisenin ilk yıllarından beri yaklaşık dört tane Şirket seçmesine girdi. Günlerce çalıştı, didindi. Sırf seçilmek için Tayland'a kadar gitti. Şirketlerin ise her zaman bahaneleri aynı oldu; çok sıskasın, çok kilolusun, güzelliğin yeterli değil, enerjin hoşumuza gitmedi ve benzeri.'' Başımı eğdiğim yerden kaldırarak gözlerimi mermerden çektim. Artık ona bakıyordum ve o, dakikalardır gözünü bile kırpmadan beni seyrediyordu.

Artık dakikalar önceki öfkesinden eser yoktu. Tamam, hala sinirliydi ama bunu yine de beni dinlerken göstermemeye özen gösteriyor gibiydi. Başını tuvalet kabinine yaslamış, hülyalı gözlerle beni seyretti. Onun keskin ve bir o kadar da yoğun olan bakışları beni deviriyor, düştüğüm yerde ayak altına alarak eziyordu. Bu yok oluşun sesi gibiydi. Duyulmamalıydı ama herkesin kulağında yankılandı.

''Şimdi eline bir fırsat geçti.'' Sözlerimin onun için hiçbir anlamı olmaması durumda ne yapacağımı bilmiyordum, üstelik onun ne yapacağını da kestiremiyordum. Korkaklığı bir kenara bırakarak içimden gelen kelimeleri dilime taşımaya devam etti. ''Aileni korumaya çalıştığını biliyordum Taehyung ama Rosé'de benim ailemin bir parçası. Mutlu olması için her şeyi yapar, kimsenin onu üzmesine izin vermem.''

''Ya sen?'' dedi bir anda cümlelerimi duman ederek. ''Bu Rosé'nin hayali, senin değil. Bunu istiyor musun?''

''Şarkıcı olmayı mı?'' Bir an duraksadım. Bunu gerçekten istiyor muydum? İnsanların bana bakmasına alışıktım. İlk okuldan beri sahneye çıkıyor, çeşitli gösterilerde öndeki adam olmasam da yer alıyordum. Bu hissi her daim sevdiğim için dudaklarımda yeniden o tadı almışım gibi bir gülümseme yeşerdi. ''Sahnede olmaya alışığım, yadırgayacağımı zannetmiyorum.''

''Bu benim sorumun cevabı değil, Jennie.''

''O zaman evet.'' Düşünmeden gözlerimi gözlerine kenetleyerek konuşmaya devam ettim. ''O sahnede olmak ve insanlara kendimi kanıtlamak istiyorum.''

Taehyung başını öne eğdi ve gözlerini kucağındaki ellerine çevirdi. Düşündüğü yüzündeki ifadeden belli oluyordu. Kaşları hafif çatılmış, dudaklarının arasındaki boşluk eriyip gitmişti.

Yüreğimdeki sancı dudaklarımı ayırdığında, ''Sizi kullanmadık.'' diye bir cümle çıktı arasından. ''Sizi siz olduğunuz için sevdik, ününüz için değil.''

Şimdi ona gerçekleri haykırmak ve susmamak istiyordum. Onu daha ilk zamanlarından beri tanıyordum. Çıkış yapmadan önce kendine ait bir müzik sayfası vardı. Bazen o sayfayı baş ucuma koyar, geceyi gündüz dinlerdim. Dakikalar umurumda bile olmaz yaptığı coverları, kendi bestelediği şarkıları su gibi ezberlerdim.

Seni seviyorum Kim Taehyung, çünkü seni tanıyorum. Tırmandığını yolu biliyorum, aştığın zorlukları anlıyorum. Seni biliyorum, ve bu yüzden seni seviyorum.

"Ailemi korumaya çalıştığımın farkında mısın?"

"Evet." dedim tereddüt bile etmeden. Artık ortamda derin bir hüzün vardı. "Bunu biliyorum Taehyung, farkındayım fakat anlamam gerekiyor; bunun sizinle hiçbir ilgisi yok. Günlerdir size bunu nasıl anlatacaklarını düşünüyorlar ve ben..." Duraksadım. Ne söylemem gerektiğinden emin olamıyordum ve ona bakmak, beni bozguna uğratıyordu. "Ben, artık mesuliyet alamam. Sadece doğru düzgün bir hayat istiyorum. İnsanların beni ben olduğum için sevmesini ve yeteneklerimi taktir etmesini. Bunu bana çok görme."

first lie | taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin