Kutsal kitaplarda adın olmalı.
Yanına yaklaşan her kadın, üzerimdeki elbisenin parıltılarını gökyüzünden kayan yıldızlar gibi söndürüyordu. O, çok güzeldi ve ben, onun için yeterli miydim?
Taehyung'un yanına gelen her kadın güçlü ve olgundu, bense daha onsekiz yaşında bir kızdım. Kalbimde ona duyduğum sevgi ve ellerimin arasında ona yazdığım şarkılardan başka bir hiçbir şeyim yoktu. Ona vereceğim kendim ve ona tapabilecek sevgim, bende olanlar sadece bunlardan ibaretti.
"Jimin yalnız." Lalisa'nın sesi ile bakışlarımı Taehyung'dan çektim ve Jimin'e döndüm. Yalnız başına içkilere doğru gidiyordu. Bu Lalisa için mükemmel bir fırsattı.
"Pekala," dedim omuzuna dostane bir şekilde dokunurken. "Sakin ol ve yanına git. Unutma, lise öğrencisi değilsin."
"Tamam." Elindeki içkiyi heyecana kapılarak kafasına dikti ve ekşiyen suratıyla, "Bana şans dileyin." diyerek masamızdan ayrıldı.
Rose, yaklaşık beş saniye önce Yoongi'nin peşinden tuvalet için üst kata çıkmıştı. Muhtemelen klasik kahve dökme ya da heyecandan bayılma numarasını yapardı. Tam bir klişeydi fakat hiçbir şey onun kadar etkili olamazdı.
"Ben vazgeçtim." Bir anda duyduğum cümle ile Jisoo'ya döndüm. Yüzünün rengi atmıştı ve heyecandan sürekli ayağını sallıyordu.
"Neden?" diye sordum. Başıyla karşıda dikilen uzun boylu ve alımlı Kim Seok Jin'i işaret etti. "Ona bir baksana. Adam rock yıldızı ve her sene yüzü eşsiz olan güzellikler listesinde birinci seçiliyor. O liste Dünya çapında Jennie. Böyle bir adam karşısında hiç şansım yok."
Pekala, umutsuz göründüğünün farkındaydım ama yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmiştik. En iyi arkadaşımın şu anda vazgeçmesine göz yumamazdım.
Elimi Jisoo'nun omzuna koydum. Bu onu biraz daha rahatlatabilirdi. "Sen onun için en iyisisin. Her ay farklı bir ajansa çağırılıyor, mankenlik teklifleri alıyorsun. Güven bana, bu oda da senden daha iyisi yok."
Jisoo gülümseyerek bana sarıldı ve derin bir nefes alarak ciğerini boşalttı. Ardından ayrıldığımız zaman saçlarını savurdu ve elbisesini düzeltti. Tamamen hazır olduğunda yavaş br tedirgin adımlarlada olda Jin'in yanına yürümeye başlamıştı.
Evet, geriye sadece ben kalmıştım.
Herkes için bir B planım vardı. Onları sakinleştirmek ve sevdikleri, hayran oldukları adamlara kavuşturmak için elimi her içe sokabilirdim ama aynı şeyi kendim için yapamamıştım.
Taehyung çok asabi biriydi. Grubun en agresifi oydu ve bazen sahnedeyken beni korkuturdu. Onlarca kadınla adı manşetlere yazılmış, günlerce magazin haberlerine konu olmuştu. Eşsiz biriydi fakat aynı şeyi 'kadın' zevki için söyleyemezdim.
Elime masanın üzerinde duran içkimi almadan önce, üzerimdeki elbiseyi düzelttim ve at kuyruğumun ucunu omzumun önüne aldım. Ardından içkiyi parmaklarımın arasında toparladıktan sonra masadan ayrıldım.
Herkes gibi benimde bir planım vardı fakat yedeğim yoktu. Şu klasik 'görünmez kaza' olayı işe yaramazsa ne yapardım bilmiyordum.
Taehyung ayaklı masada yek başınaydı. Siyah bandanasının altında kalan sarı saçlarını düzeltiyor, etrafı gözetliyordu. Artık benim sıram gelmişti.
İçkimle birlikte ona doğru emin adımlarla yürüdüğümde, kalbim stabil ritmini yitirdi. Artık eskisinden de şiddetli atıyordu.
Tam onun arkasından geçeceğim sırada omzumu sırtına çarptım ve geri çekilerek şaşkın bir şekilde eğildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
first lie | taennie
Fanfiction"Küçük bir kız çocuğu olduğumu biliyorum." Gözümden akan bir damla yaşı sildim ve burnumu çektim. "Ve kalbimin de ne kadar küçük olduğunu." Kafamı kaldırdığımda gözlerimin ona her baktığımda dolduğunu hissettim. Canım yanıyordu. Canım çok yanıyordu...