Bir erkeğe değil, bir adama ihtiyacım var.
"Neden günlerdir sadece biz dördümüz çağırılıyoruz?"
Rosé hüzün dolu bir şekilde iç çekti. "Sanırım asla çıkış yapamayacağımızı söyleyecekler. Bunu stajyer arkadaşlarımdan duymuştum; çıkış yapamayacak olanlara son zamanlarda iyi davranıyor ve stajyerliklerine son verileceğini söylüyorlarmış."
Alayla güldüm. "Atılacağımızı zannetmiyorum." dedim koridorda onlarla birlikte yürümeye devam ederken. "Son günlerde iyi iş çıkarttık ve bize söylenen her şeyi yaptık. Atılmamız için mantıklı bir sebep var mu?"
Rosé omuzlarını düşürerek, "Seçilmemem içinde her şeye sahip olduğumu söylemiştiniz fakat gördünüz, üç tane şirkete alınmadım."
"Onlar aptal!" dedi Lisa, kolunu en yakın arkadaşına dolarken. "Ne kaçırdıklarının farkında bile değiller ve sen, kendini onlara göstereceksin kızım."
Kapının önüne geldiğimizde herkes geri çekildiği için yeniden bu vazife bana düşmüştü. Kapıyı iki defa tıklattım ve gir yanıtını bekledikten sonra kolu aşağıya indirerek sırayla içeriye girdik. Bu adaya sadece haftalık programlarımızı almak için gelirdik ve bu gün pazar değildi.
"Gelin," dedi bilimler her gün ilgilenen asistan Dami. Kendisi Yang Hyun Suk, yani şirketimizin genel yayın yönetmeni, genel müdürü ve seçmen üyesinin asistanlığını yapıyordu.
İçeriye girdiğimizde Müdürümüz olan Yang Hyun Suk ve bize seçmelerde eşlik eden ili seçmen öğretmeninde orada olduğunu gark ettim. Üçü de eleme günü olduğu gibi masasız üç sandalyede tam karşımızda oturuyordu. Bir an için aklım ister istemez kızların söylediklerine kaymıştı çünkü Dami bile oldukça gergin görünüyordu.
Kızlarla sıraya dizilip saygımızı gösterdikten sonra Lisa, "Müdürüm, bizi istemişsiniz." diyerek konuya bir açıklık getirdi.
"Evet." Elindeki dosyayı kaldırarak konuşmaya devam etti. "Eğitiminizden memnun musunuz kızlar?"
Jisoo gülümseyerek başını eğdi. "Evet efendim. Çok çalışıyoruz ve üstlerimiz bize çok iyi davranıyor."
Dami elindeki mavi rengide masanın üzerine koyduğunda, Müdür Hyun Suk'un yanında oturan kadın onu alarak içini açtı. Gözlüğünü düzeltti ve, "Kim Jisoo, Kim Jennie, Roseanne Park ve Lalisa Manoban." diyerek isimlerimizi büyükten küçüğe doğru sıraladı.
Birkaç saniye boyunca bize konuşma süresi tanınmadı ve bu süre boyunca ensemden soğuk ter damlaların aktığına yemin edebilirdim. Kovulmak istemiyordum ve kovulacak bir şey yaptığımı ya da yapmadığımı da düşünmüyordum. Annem şirkete alındığım için çok hevesliydi ve babam dostalarına stajyer olduğumdan söz edip duruyordu. Yolun başındayken adımlarımı geri çekmek istemiyordum.
Müdür başını aralarındaki konuşmaya bir son vermek için salladı ve ellerini birbirine kenetleyerek bize doğru döndü. "Bildiğiniz gibi çok yeni bir şirketiz." diye başladı sözlerine. "Burada gördüğünüz her oda, her stüdyo borç harç alındı ve elimizden geldiğince çabuk sürede bir kız ve birde erkek grubu çıkartmalıyız." Net, kendinden emin fakat birazda kararsız konuşuyordu. Müdürü daha önce böyle göründüğümü hiç hatırlamıyordum.
"Peki bizden istediğiniz nedir?" diye sordu, heyecanından yemediği tırnağı kalmayan Rosé.
"Sizden istediğim," dedi Müdür Hyun Suk gözlerini dördümüzün üzerinde gezdirerek. "Çok sıkı çalışmanız ve size verdiğimiz bu şansı en iyi şekilde değerlendirerek birbirinize destek olmanız, Blackpink."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
first lie | taennie
Fanfiction"Küçük bir kız çocuğu olduğumu biliyorum." Gözümden akan bir damla yaşı sildim ve burnumu çektim. "Ve kalbimin de ne kadar küçük olduğunu." Kafamı kaldırdığımda gözlerimin ona her baktığımda dolduğunu hissettim. Canım yanıyordu. Canım çok yanıyordu...