Yukarıdaki video kitabın tanıtım videosudur.
Hiç birimizin hayatı mutlu sonlar ile bitmez aslında, bazılarımızın ölüm, bazılarımızın kayıp, bazılarımızın acı ayrılıkları olurdu. Lâkin hepimiz bir şekilde zorlardık sınırlarımızı. Gücümüz tükenene kadar kendi hayatımıza açtığımız savaşa karşı direnirdik. Aldığımız her nefes yavaşça dibe batmamızı sağlardı.
Hayat ona açtığımız savaşı kaybetmemiz için adeta omzumuza büyük yükler koyardı. Aldığımız her nefes ise onun bize karşı en güçlü silahıydı.
Büyük yüklerden daralan her insan derin bir nefes aldığında kısa bir rahatlamanın sonucunda daha ağırlarıyla karşılaşırdı.
Hepimizin seçimleri olurdu şu kısacık ömrümüzde.
Kimsenin yapmak istemeyeceği ama zorlandığımız seçimler.
Savaşın yeni bir katına geçer gibi yaptığımız seçimlerin iyi kötü bedelini öderdik.
Bir şekilde hayatımıza karşı açtığımız savaşta döngüye giriyoruz. Kaybediyoruz, düşüyoruz, yeniliyoruz, yıkılıyoruz.
Ve en sonunda vazgeçiyoruz.
Vazgeçirilmek zorunda bırakılıyoruz.
Peki ya ben?
Benim kanatlarım baştan kırılmıştı. Hayat acımasızca beni yendi.
Her seferinde kalkmama izin vermeden darbelerini indirdi çökmüş bedenime.
Hayat bana karşı her zaman acımasızdı.
Ta ki şu ana kadar.
Gemiler batsa, denizin canı acır mıydı?
Konuşsam duyar mıydı?
Sanmam.
Bugün benim savaşımın son günüydü.
Acı bir şekilde kaybettim.
Acı bir şekilde kaybetti.
Yağmur daha anlamlı gelirmiş, yüreği dünden ıslak olanlara.
Gelir miydi ona anlamlı?
Unutur muydu beni?
Bencillik miydi bu?
Olsun,
Son kez seviliyorum burada.
İstanbul'da bulutlar içlice ağladı.
Hayatıma karşı kaybettiğim savaşı protesto ettiler.
Kaybettik,