Kitaba başlama tarihinizi buraya bırakabilirsiniz <3
Derin bir nefes verip ardımızda kalan ağaçları saymayı bırakarak kasvetli havaya inat çalan hareketli şarkıyı değiştirdim ve başımı tekrardan soğuk cama yaslayarak içimdeki anlamsız huzursuzluğu dağıtmaya çalıştım.
Bu konuda çok başarılı olamazken ince parmaklarımı buharlanan cama yönlendirdim ve manası olmayan şekiller çizmeye başladım bu sefer.
"Hazan, kızım?" hafifçe irkilerek parmaklarımı camdan ayırdım ve başımı sürücü koltuğunda oturan babama doğru çevirdim.
"Buyurun savcım?" Muzip bir tavırla cevapladığımda babam da hafifçe gülümsedi. Gözlerini yoldan ayırmadan parmaklarını saçlarımın arasına götürüp şefkatle okşadı.
"Dalgınsınız bugün avukat hanım?" aynı muziplikle cevap verdiğinde omuz silkmekle yetindim.
"Bir sorun yok değil mi babacığım?" cümlesiyle az önceki sorusunu farklı bir şekilde tekrardan önüme sunduğunda parmaklarını saçlarımdan çekip kaçamak bakışlarla yüzüme bakmaya başlamıştı.
"Havadan dolayı sanırım, içim bir huzursuz." Diyerek kısaca yanıtladım. Gözlerini kısıp tekrardan yüzüme çevirdiğinde bakışlarını, tatlı ifadesine dayanamayıp yüzünü ellerimin arasına aldım ve sabah dudağıma sürdüğüm rujumun yanağına bulaşmasını umursamadan kocaman öptüm yanağından.
Bu hareketime içten bir kahkahayla karşılık verdiğinde yüzümdeki gülümsemeyi saklamadan arkama yaslandım ve tekrardan yolu izlemeye başladım.
"Hazan, kahvaltı etmeden çıktın kızım. Az ileride bir pastane var kendine bir şeyler al." Başımı olumlu anlamda sallayıp bedenimi öne eğerek ayaklarımın ucundaki sırt çantama uzandım ve ön cebinden cüzdanımı çıkardım.
Babam ise arabayı sağa çekmiş yeşil gözlerini üzerime dikmişti. Alttan bir gülümsemeyle babama baktıktan sonra cüzdanımdan on lira çıkarttım ve bedenimi tamamıyla ona doğru döndürdüm.
"Hayırdır Atilla Bey? Paranız mı bitti de benim cüzdanıma göz diktiniz?" şakayla takılmama kocaman bir gülümsemeyle cevap verip iri elini yüzüme doğru götürdü ve önüme düşen kahverengi saçlarımı geriye doğru taradı. Gözlerinin nemlenmesi anında dikkatimi çekerken yüzündeki kocaman gülümseme buruk bir hâl aldı.
"Güzel kızım benim." Fısıldamasıyla bakışlarımı ciddiyetle yüzüne diktim. Lâkin babam bir şey dememe izin vermeden cümlesine devam etmişti.
"Senin gibi bir kızım olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum Hazan'ım, güzel yavrum benim." Babamın aşırı durgun halleri tekrardan huzursuz olmama sebep olduğunda zorlukla gülümsedim ve yüzümde komik bir ifadeyle başımı babama doğru eğdim.
"Beni ablamdan daha çok sevdiğini biliyordum sayın savcım." Yüzündeki buruk ve yorgun gülümseme tekrardan canlı bir gülümsemeye dönüştüğünde yanağımı sertçe sıktı.
"Eşek sıpası! Hadi açlıktan ölmeden kendine bir şeyler al." Başımı onaylarcasına sallayıp hızla arabadan indim, arkamızda duran içinde iki tane korumanın olduğu arabaya kısaca bakarak baş selamı verdim ve yüzümdeki gülümsemeyi silme gereği duymadan dikkatle pastaneye doğru adımladım.
Pastaneye girdiğimde sıcak ekmek kokusunu içime çekip vakit kaybetmeden sandviçlerin olduğu tezgâha doğru yöneldim. Bakışlarımı sandviçlerden çekerek görevli olduğunu düşündüğüm kadına çevirdim.
"Merhaba, sandviçleriniz taze değil mi?" seslenmemle beraber, görevli kadın içten bir tavırla yanıma geldi ve onaylarcasına başını salladı.
"Tabii ki efendim." En öndeki bol malzemeli sandviçleri gösterip nazikçe bir tane paketlemesini rica ederek kasaya yöneldim.