Bu bölüm hem gelecekten bir kesit, hem de Han'ın doğum gününe özel bir bölüm. İyi okumalarr :)
12 Ağustos 2021.
Demir Han Karabey, iyi ki doğdun!
...
Yazar Anlatımından:
Demir Han, kilidini çevirip iteklediği kapıdan iri bedenini geçirdi. İçeri attığı ilk adımla anahtarını deri ceketinin cebine sokuşturup ceketi omuzlarından sıyırdı.
Boynunu sağa sola yatırdığında çıkan sesle birlikte dudakları arasından günün yorgunluğunu yansıtan bir inleme döküldü. Elinde tuttuğu ceketini vestiyere gelişigüzel bıraktığında odasına yönelen adımları duyduğu çakmak sesiyle beraber duraksadı.
Refleksle eli beline uzatıp soğuk metali parmaklarıyla kavradı. Çattığı kaşları, evine kimin habersiz girecek kadar cesaretli olduğunu sorgularken attığı ağır adımlar salonun kapısında duraksadığında omzuyla kapıyı hafifçe itekledi.
Karşısında gördüğü zarif beden, dudaklarından rahatlayan bir soluğun çıkmasına sebep olduğunda gevşeyen yüzüyle beraber silahını yavaşça indirdi.
Kapı pervazına yaslandığında şehir dışında sandığı kadının, beline doğru salınan saçlarına değdi gözleri.
Hazan yaptığı işin gerginliğiyle, az önce yaktığı sigarasından bir nefes çekerek dalı dudakları arasında tutmaya devam etti ve elinde duran son peçeteyi masada duran tabağın yanına iliştirmişti.
Siyah askılı midi boy elbisesinin eteğine sildiği terli avuç içlerinden sonra sigarasından bir nefes daha alarak kırmızı dudaklarından uzaklaştırıp bir adım geriye çekildi.
Çıplak ayakları soğuk zeminde parmak uçlarında durmasını sağlarken kısık gözleriyle hazırladığı masayı son kez süzdü ve arkasındaki adamın varlığından haberdar bir şekilde yüzünü ona doğru döndürdü.
Savrulan saçlarının bir kısmı omzundan göğsüne doğru sarktığında adamın kahve gözleri kadının yüzüne değmişti.
Hazan dudaklarına kondurduğu geniş gülümsemeyle parmaklarının arasına aldığı sigarasını küllüğe bastırarak hâlâ onu izlemekte olan adama doğru adımladı.
Kolları anında boynuna dolandığında adamın elleri beline sarılmıştı.
Boynuna gömdüğü başını kaldırmadan kırmızı dudaklarını adamın boynuna bastırdığında derin bir nefes çekerek geriye çekildi.
Uzun kirpikleri adamın çenesini gıdıklarken yüzlerindeki gülümsemeleri silinmemişti ikisinin de.
"İyi ki doğdun Han!" adamın dudakları kadının saçlarında oyalandı. Seviyordu saçlarını.
"İyi ki varsın Hazan." dedi adam kadının cümlesini tamamlar gibi.
Hazan başını adamın boynuna yasladığında adamın beline doladığı eliyle beraber masaya ulaşmışlardı.
Adamın gözleri masada dolandığında büyük bir kahkaha atmıştı.
Yüzündeki tebessümden mutluluğu belli olurken pastanın üzerindeki yazıyı sesli okudu.
"'Efsaneler Ağustos'ta doğar' demek ha?" kadın hafifçe gülümseyip onaylarcasına bir bakış attı ve çakmağa uzanarak diktiği iki mumu teker teker yakıp pastayı eline aldı.
Genç adam, kadının elindeki pastaya kısaca bakarak mumları üflediğinde dileği her zamanki gibi aynıydı.
'Hazan her şeyi öğrendiğinde yanımda kalsın.'
Açtığı gözleriyle kadının güzel yüzüne bakarak pastayı kadının ellerinden aldı ve tekrar masaya bıraktı.
Adamın gözü masada bıçak aradığında bulmamasıyla beraber kadına doğru döndü.
"Bıçak?" şu an fark ettiği detayla kadının gözleri irice açıldığında mutfağa doğru yönelen adamı kolundan kavrayarak durdurdu. Yeni taşındıkları evin mutfağı henüz bomboştu.
Aklına gelen çözümle "Bende var," diyerek midi boy elbisesinin eteğini yukarı doğru sıyırdı.
Bacağına küçük bir kemerle sabitlediği bıçağı hızla çekip şımarık bir gülüşle beraber Han'a göz kırptı. Bıçağı havada bir kez döndürüp sivri ucunu avuç içine denk getirdi ve bıçağın sapını adama uzattı.
"Kes bakalım doğum günü çocuğu," Adam bir kere daha kahkaha attığında bıçağı pastaya batırdı ve bir dilimi tabağına koydu.
"Limonlu." dedi kadın.
"Severiz." dedi adam. Severdi...
...
Tekrardan iyi ki doğdun Han :)