"Ben çıktım!" aynadaki yansımama son kez bakıp annem ve Dicle'ye seslenerek çıktığımın haberini verdim.
Bugün hava normalden sıcak olduğu için dizimin bir-iki parmak üstünde biten siyah bir elbise giymiş, altıma ise siyah bir ten çorap geçirmiştim.
Üstüme de yine siyah bir kot ceket aldığımda baştan aşağıya kara bir kombin oluşturmuş ve bundan fazlasıyla memnun olmuştum.
Mesaj sesiyle önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp, ayakkabılarımı giymek için yere koyduğum telefonuma uzandım.
Mirza: Aşağıdayım.
Mesaja cevap vermeden telefonu kot ceketimin cebime koydum ve aceleci bir tavırla kapının kulpuna astığım dosya çantasıyla bilgisayar çantasını alıp koşar adımlarla merdivenden indim.
Kapıdan dışarı çıktığımda benim aksime daha renkli olan kombini ile Mirza karşımdaydı.
"Yakıyorsunuz bugün Mirza Bey." Takılmama karşılık ciddi ifadesini bozmadan omzuma taktığım bilgisayar ve dosya çantalarını aldı. "Mirza? Hâlâ mı trip yapıyorsun? Anlatacağım işte bugün." Ters bir bakışla yüzüme baktığında elinde tuttuğu araba anahtarıyla kapıları açtı.
Sinirle homurdanıp ön kapıyı açarak oturdum. Tepkimi belli etmek istercesine kapıyı sertçe kapattığımda Mirza kaşlarını çatarak bana doğru döndü.
"Yavaş Hazan, yavaş!" Cevap vermeden durup kaşlarımı çattığımda sabır dilercesine gözlerini tepeye dikip kendi yerine dolandı ve kapıyı açıp oturdu. Beklemeden arabayı çalıştırdığında siyah gözleri tekrardan yüzümü hedef aldı.
"Sabrımı sınıyorsun Hazan, çok ciddiyim. Yanında silah taşıyacak kadar büyük bir olayı nasıl bizden saklarsın? Hadi 'bizi' geçtim, benden nasıl saklarsın?" Derin bir nefes verdim.
"Sizi telaşlandırmadan önce olayın boyutunu anlamaya çalıştım. Tabii ki sana söyleyecektim. Yargısız infaz bu yaptığın." Küfür mırıldanıp radyonun alt kısmında duran sigara paketini aldı ve bir dalı dolgun dudaklarının arasına yerleştirdi.
Paketi yüzüme bile bakmadan bana uzattığında yüz ifademi bozmadan içinden bende bir dal aldım ve küçük çantamın içindeki çakmağı çıkardım. İlk önce onun sigarasını yaktıktan sonra kendiminkini de ateşleyip arkama yaslandım.
"Bu arada çok güzel olmuşsun, az önce sinirli oluğum için bir şey demedim." Gülümsedim. "Elbise sana çok yakışıyor, her zaman söylüyorum." Sigarayı dudaklarımın arasından çekip dumanı dışarı doğru üfledim.
"Biliyorum." Yersiz egoma karşılık yalancı bir sinirle kaşlarını çattı tekrardan. Beklemeden konuşmaya devam ettim.
"Saçımı örmen için tarayıp açık bıraktım, babamdan sonra bu işi de sen devraldın. Adliyeye girmeden örsen hiç fena olmaz." Başını onaylarcasına sallayıp radyoyu açtı ve biten sigarasını küllük yerine bastırıp bıraktı.
Yarım kalan sigaramı Mirza'yı taklit ederek söndürdüm.
"Dün çocuklara ayıp oldu Mirza, umarım çok kızmazlar." Direksiyonu sağa kırıp kısaca yüzüme baktı.
"Sanmıyorum, anlayışsız değiller o kadar." Yanıtına karşılık bedenimi ona doğru döndürdüm.
"Anlayışla karşılayacakları bir durum yok. Bir anlık sinirle kolumdan tuttuğun gibi arabaya bindirip evime bıraktın. Buluşmayı benim ayarlamama rağmen herhangi bir diyaloğa bile katılamadım senin yüzünden." Kaşlarını çatıp sesini yersiz bir şekilde yükseltti.