4 AY SONRA VİTA:
Hazan Şanlısoy:
"Hazan biraz daha sert yumruklar. Hadi!" Ertuğrul'un beni gaza getirmek için yüzüme doğru bağırmasıyla, yanaklarıma doldurduğum nefesi hızla bırakıp iyileşmeye ramak kalan kolumu da zorlayarak sert yumruklarımı eline doğru savurmaya başladım.
Saç diplerimden süzülen ter damlası yavaşça ensemden sırtıma kayarken huylanma hissini göz ardı etmeye çalışmak oldukça zordu.
Attığım yumruklar Ertuğrul'u asla tatmin etmezken aldığım onca ders boyunca yüzünde ilk defa sabırsızlığı görüyordum.
Fazlasını istiyordu.
"Hazan!" Ertuğrul'un sesi artık daha fazla çıkmışken onun bu disiplinli tavrına alıştığım için öfkemi arka plana attım.
Belki de atmaya çalıştım.
Çünkü ben de fazlasını yapmak istiyordum.
"Odaklan lan artık!" Yüksek sesi tekrar salonu inlettiğinde eline hizaladığım yumruğumu yüzüne hizaladım. Çıplak yumruğum kemikli yüzünde patladığında yüzü sadece sola savrulmuş bedeni bir milim bile oynamamıştı. Sola savrulan başını bir müddet bana çevirmedi, çatık kaşlarına rağmen dudaklarının gülmemek için titrediğini görmediğimi düşünüyordu sanırım.
Bu yumruğu beklediğine yemin edebilirdim. Çünkü o Ertuğrul'du.
"Al. Ne Hazan, Hazan!" ani çığırışım tamamıyla sabırsızlığımla alakalıydı. Ertuğrul ellerini iki yanına indirdiğinde boynunu hafifçe kütletti. Dudağımın hafifçe kıvrılmasını engelleyemezken yüzüme hakimiyetini kuran sinsi gülüşüm onu bu sefer öfkelendirmişti.
Dudakları arasından nefes verdi, bu sakinleşmek için yaptığı bir eylemken başarısız olduğunu üzerime atılan bedeninden anlamak çok kolaydı.
Refleks olarak geriye doğru atıldığımda ayağını bileğime doğru kaldırmıştı, ondan kaçırdığım bileğimle yüzüne yeni oyuncak almış çocuk sevinciyle bakıyordum. Karşılık vereceğim an ile eş değer vakitte salonun kapısının aralanmasıyla ikimiz de durmuş ve bakışlarımızı oraya döndürmüştük.
Yüzümü ekşittiğimde çıkarmaya çalıştığım kavganın sonuca varmamasının huysuzluğuyla gelen ikiliye bakıyordum.
Cihangir ve Han altlarında kargo pantolonları üstlerinde siyah tişörtleriyle salondan içeri girmişlerdi. Han'ın hafif nemli saçları duştan çıktığını belli ederken göz göze gelmemizle beraber hafifçe saçlarını geriye taradı. Gardımı indirmemiş halime karşılık tek kaşını kaldırıp memnun bir ifadeyle güldüğünde bilmiş bir gülümseme takınıp gözümü kırpmıştım.
Ertuğrul bedenini onlara döndürdüğünde Cihangir bir adım öne atıp ikimizin de yorgun haline keyifle bakmıştı.
"Bir dörtlü antrenman gider gibi, Hazan?" Cihangir'in sesi uzun zamandır bunu bekliyormuşçasına keyifli çıkarken Ertuğrul'a bakmamla Cihangir'i onayladı. Önceki antrenmandan pelteleşmiş bedenimi iyice dikleştirdim, terden ıslanan saçlarımı ben de avuç içimle geriye iterken gözlerim ikisinin üzerindeydi.
"Bir heyecanlı gördüm sizi? Hayırdır." Gözlerim kısıldığında ellerimi tişörtümün eteklerine atarak terden üzerime yapışmış tişörtü sıyırdım ve sadece sporcu sütyenimle kaldım.
"Kazanacağımız iddialara girerken ayrı bir heyecan oluyor." Cihangir'in cümlesine tıslarcasına gülerken tişörtü dört ayda şekillenmiş kendilerini hafifçe gösteren karın kaslarıma sürüp terimi sildim, işimin bittiği tişörtü salonun bir ucuna savurduğumda gözlerim ikilinin üzerinde gezinmeye devam ediyordu.