Olay gününden iki hafta sonra...
Günün ilk saatleriyle çoktan baş ağrım yüzünden kalkmış bir süre yatağımda oturup kendime müsaade etmiştim.
Gözlerimi ovuşturdum ve ağır hareketlerle komodinimin üzerindeki telefonumu alarak saate baktım.
5.20'i geçiyordu.
Son iki haftadır olduğu gibi yine sadece iki saat uyuyabilmiştim.
Bugün, geçen iki haftanın sonunda telefonuma gelen mesajlara, aramalara dönecektim. Arkadaş çevremden onlarca cevapsız çağrı ve mesaj vardı.
Olay gününden sonra gece gündüz yanımda olmuşlardı ama ben bir süre kafa dinleyeceğimi söyleyerek onları yanımdan uzaklaştırmış ve örgüt meselesine yoğunlaşmıştım.
Ağrıyan başımı es geçerek bildirimlerle dolu olan Whatsapp'a girdim.
Mesajlara baştan sona cevap verdikten sonra kalabalık arkadaş ekibimin olduğu gruba girdim.
Hazan Şanlısoy: Bugün müsait olan varsa buluşabilir miyiz? 05:32
Mesajı attıktan sonra oluşan tek tike bakıp yataktan kalktım ve adımlarımı sürüyerek üstü dağınık olan çalışma masama götürdüm.
Tabletin içindeki son ağrı kesiciyi alıp geceden masada kalan yarım bardak suyumla içtim ve sandalyeme oturdum.
Dirseklerimi masaya dayayarak önümde duran tonla bilgiye bakındım. Bir an önce harekete geçmek adına elime gelen ilk belgeden başladım.
Saatlerimi dün aldığım dosyaları inceleyerek ve en çarpıcı gelen kısımlarını temiz bir kâğıda aktararak geçirmiştim. İşimi bitirip kendimi biraz geri çektiğimde önümde duran A4 kağıdının en tepesinde yazan ismimde takılı kaldı bakışlarım.
Ertuğrul Çelik.
Gözlerim kısılırken onu listenin baş şüphelisi yapan olaya alayla gülümsemeden edemedim.
Adamın araştırdığım örgütten mi, yoksa parayla tutulmuş biri mi olduğunu gibi ihtimaller aklımı bulandırsa da çıkardığım en net sonuç çoktan peşime düşmüş olduklarıydı.
Bu süreçte yaşanan olayları kimseye açmamam gerektiğini acı bir şekilde anlamıştım.
Dün belgeleri aktardığım asıl hard disk almak isteyen kişinin benimle temas kurmadan kolayca alamayacağı bir yerde, arka cebimdeydi.
Odadan çıkarken çantama attığım hard disk ise tamamıyla göstermelik, içinde her yaştan babamla fotoğraflarımın bulunduğu bir hard diskti. Ve o hard diskin alınması aklımdaki şüphelerin gerçekleşmesini sağlamıştı. Yem atmış, karşı tarafın hamlesini görmek istemiştim. Takip edildiğim kesindi ancak yemi yediler mi emin değildim.
Kalemimi dalgınca Ertuğrul'un adının üzerinde gezdirirken isminin üstüne kırmızı tükenmez kalemle bir çizik attım ve aldığım notlara tekrardan gömüldüm.
...
Yaklaşık üç saatin sonunda başımın ağrısı geçmek yerine ona yaptığım eziyete karşılık daha sancılı bir boyuta ulaşmıştı.
Sandalyemi ses çıkarmasını umursamadan geriye ittim ve aldığım notları toparlayıp babamın dosyalarını koyduğu çantaya yerleştirdim. Bilgisayarımı da kapatıp çantasına koyduktan sonra dağınık yatağımı toplayıp giyeceklerimi ayarlamak için dolabımın karşısında dikildim.
Klasik kombinimi değiştirmeden siyah bir kot pantolon almış üstüne krem rengi bir kazak seçmiştim. Kıyafetlerimi üstüme geçirdikten sonra birbirine girmiş saçlarımı tarayıp dağınık bıraktım.