Medyadaki şarkıya taktım, sizin de takmanız için buraya koyuyorum. Bölümü okurken dinleyebilirsiniz. İyi okumalar...
Rüzgar hala gözlerini bana doğru çekmiş bakıyordu. Bu durumdan rahatsızdım, sanki diken üstünde oturuyordum. En sonunda dayanamayarak konuştum, "Niye öyle bakıyorsun?"
Rüzgar tebessüm ederek "Hiç, canım bakmak istedi. Saçların hoşmuş bu arada," dedi. Ona teşekkür ettim ve gergin bir şekilde gülümsedim. Bakışları sanki bana bir şey anlatmaya çalışıyormuş gibiydi fakat ben bunu anlamayacak kadar kördüm.
Bunu daha sonra anlayacaktım...
Aradan birkaç saat geçtikten sonra ağabeyim eve gitmemiz için ayaklandı.
"Her şey için sağ ol İhsan, tekrar yapalım kardeşim."
"Ne zaman isterseniz ben buradayım bir yere gittiğim yok," diyerek bizi geçirmeye başladı. Cengiz ağabey yanıma gelerek kolumdan tuttu. Ona soran gözlerle baktığımda konuşmaya başladı.
"Boyunla dalga geçtiğim için kızmıyorsun değil mi?"
Sorduğu soruya güldüm ve bıkkın çıkan sesimle cevap verdim, "Merak etme kızmıyorum fakat bazen abartıyorsun."
Kafasını aşağı yukarı sallayarak "Haklısın, biliyorsun seni severim aynı..."
"Amma konuştunuz ha! Hadi eve gidelim yoksa annem beni kesecek!"
Caner'in lafa atlamasıyla ona doğru kızgınca baktım. Adamın sözünü kesmişti... Ona "Caner bazen o dilini kesesim geliyor," dedim ve önüme döndüm.
Cengiz ağabeyle vedalaştıktan sonra İhsan ağabeyle de vedalaştım. Bugün çok yorucu bir gün olmuştu... Eve gidip kendimi yatağıma fırlatmak istiyordum. Ancak öyle yorgunluğumu atabilirdim.
Mahallemize doğru giderken Miray ve Mehir koluma girdi. Mehir tek kaşını kaldırarak konuşmaya başladı, "Hayırdır? Rüzgar'la masada konuştuğunu gördüm. Bir şey mi oldu?"
Kafamı hayır manasına gelecek şekilde salladım ve "Önemli bir konu değildi, saçımı beğenmiş de."
Mehir dudaklarını büzerek "Evet, önemli değilmiş. Ben de senin saçlarını çok beğeniyorum," dedi.
Ona gülümseyerek "Teşekkür ederim, ben de senin saçlarını beğeniyorum. Az bulunan bir renk," dedim. Miray ikimizin de koluna vurarak konuştu, "Birbirinizi övmeyi bırakırsanız sevinirim...Şimdi düşünelim, Cem'i ne yapacağız?"
Söylediği şey yüzünden keyfim kaçmıştı. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyordum. Omuzlarımı düşürerek hoş olmayan sorusuna cevap verdim.
"Beklemem gerekiyor sanırım, ama ikinci plan da aklıma çok yattı. O yüzden... İkinci planı uygulayalım sonra ne yapacağımıza bakarız. Hem açıklamasına az kaldı."
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Tamam verdiği cevaplar ve aldığımız bilgiler sayesinde o olduğunu düşünüyoruz fakat mektupta yazan şeyi unutuyorsun," diyerek aklımı bir kez daha karıştırdı. Düşünceli çıkan sesimle sordum.
"Mektupta ne yazıyordu ki? Yani bana aşık olduğunu ve Anemon çiçeği olduğumu falan anlattı, ama neyi kaçırdım?"
Miray umutsuzca kafasını salladı. Onun bu hali sinirlerimi bozuyordu. Çözmüştük işte! Daha karıştırmaya gerek var mıydı? Eninde sonunda öğrenecektik.
"İkinizde kaçırıyorsunuz," diyerek düşüncelerime son vermemi sağladı. Gözlerimi ona çevirdim ve o da anlatmaya başladı.
"Mektupta sana ilk defa bu kadar yakındım yazıyor. Yani...Sana uzak biri olmalı, bence Adonis Cem değil. Ondan o hissi alamadım ve genelde hislerim kuvvetlidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anemon| Tamamlandı
Teen FictionDuyduklarım gerçek miydi? Bana mektup gönderen, bana aşık olduğunu dillendiren kişi o muydu? Kalbim bedenimden çıkacak gibiydi. "Sevda..." Göz yaşlarım istemsizce akıyordu, durduramıyordum. Kafamı iki yana salladım, nasıl Adonis o olabilirdi ki? ***...