18. Bölüm

2.5K 104 26
                                    

***

Gözlerim yavaşça açılırken yerimde huzursuzca kıpırdandım. Ellerim bağlıydı, bir sandalyenin üstünde oturur vaziyetteydim. Ağzım kupkuruydu ve suya ihtiyacım vardı. Etrafa zorlukla göz gezdirmeye başladım. Sahi ne zamandır uyuyordum ki? Gözlerimin şiştiğini aynaya bakmadan anlamıştım. Ahşaptan yapılma küçük bir kulübedeydim sanki, başımı arkama çevirmeye çalıştım. Camlardan dışarısı çok iyi gözükmüyordu, tahtayla kapatmışlardı. Tahtaların arasından dışarısı biraz gözüküyordu, çok küçük bir görüş açısıydı fakat havanın karardığını anlamama yetmişti.

Olduğum yeri hiç görmememe rağmen tanıdık geliyordu, burayı biliyordum. Ama nereden?

Bulunduğum odada, ki başka odaların varlığından haberim yoktu, küçük bir koltuk vardı. Bu öküz Buğra beni koltuğa koymak varken, sandalyeye mi koymuştu? Hayvan herif.

Ben hala odayı inceliyorken ahşap yer döşemesinden sesler gelmeye başladı, biri buraya geliyordu. Kapı açıldı ve karşımda onu gördüm.

Buğra, işte şimdi tam karşımdaydı.

"Günaydın prensesim."

Yüzümü dediği şeyle buruşturdum, prenses kadar kafana taş düşsün Buğra.

"Benden ne istiyorsun puşt?"

Buğra kahkahalar atarak karşımda gülüyordu, sanki okul çıkışı beni kaçırmamış gibiydi hareketleri.

"Bence niyetimi fazlasıyla belli ettim Miray, anlamamakta ısrarcı olan sensin."

Dişlerimi sıktım, buradan nasıl kurtulacaktım? Kurtulmanın elbet bir yolu vardır diyerek kendimi telkin ettim, onunla baş başayken yapabileceğim tek şey; sakin olmaktı.

"Bunun bir suç olduğunu biliyorsun, değil mi? Yakalandığında tüm hayatın çöpe gidecek! Bundan korkmuyor musun?"

Omuz silkip tehlikeli bir şekilde gülümsedi. "Korkması gereken kişi sensin."

Derin bir nefes alıp verdim, korkuyordum fakat ona bunu belli edecek kadar saf değildim. O korkumdan faydalanan şeytanın ta kendisiydi, bunu ona veremezdim. Gözlerimi gözlerine diktim ve gülümseyerek "Üzgünüm ama senden korkmuyorum. Şansına küs," dedim.

"Korkacağın zamanlar da gelecek."

Hiç sanmıyorum, diye düşündüm. Beni bulacaklardı, beni çok yakında bulacaklardı ve bu bok çukurundan kurtaracaklardı.

Elini arka cebine attı ve sigara paketini çıkardı, içinden bir tane aldı, çakmağıyla sigarasını yaktı ve zehrini içine çekti.

Geber.

Aklıma gelen soruyla durdum ve gözlerimi ona çevirdim. Cevabını tahmin edebiliyordum... "İlacını aldın mı?"

Sigara külünü yere atarak sinirle bana döndü. "Tedavi edilemediğimi biliyorsun, siktiğimin ilaçları hiçbir boka yaramıyor!"

Gözlerimi yumdum ve sakin olmaya çalıştım. Karşımdaki hasta bir adamdı, psikopattı. Kiminle karşı karşıya olduğumu unutmamalıydım. O suçtan korkmazdı, empati yapmazdı.

Kafama dank etti, burayı biliyordum! Burası... Buğra'nın travma geçirme yeriydi, burası günahlarla dolu olan çocukluğun katledildiği yerdi.

Buğra'nın tacize  uğradığı yerdi burası.

Tüm hayatının karartıldığı yerdi.

"Buğra... Neden buraya geldik?" sesim fazlasıyla kısık, kırgın çıkmıştı. Buradan korkuyordum, bu sandalyede oturmak istemiyordum, günahlara seyirci olan duvarlara bakmak istemiyordum.

Anemon| TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin