Sınır: 45 vote, 25 yorum.
İyi okumalar.
Sarsılarak uyandırıldığımda saat daha gecenin üçüydü, karşımda ise bağıran ve endişeli gözlerle bakan ağabeyim vardı. "Sevda! Çabuk üstüne bir şey al, babam fenalaştı!" Duyduklarımı sindiremeden odadan çıkıp gitmiş, beni yapayalnız bırakmıştı. Uykudan yeni uyandırılmış mahmurluğu üstümden sıyırıp attım ve yatağımdan hızla çıktım. Kabanımı ve telefonumu alıp odadan koşar adımlarla ayrıldım, endişe tüm bedenimi sarmıştı bile.
Annemler babamı indirmeye indirmeye çalışıyorlardı, annemden anahtarları aldım ve geçmeleri için dolu gözlerimle yana geçtim. Onların geçmesinden sonra ben de peşlerine takıldım. Anahtarla kapıyı kitlemeyi unutmamıştım. Gözlerimin doluluğunun yanı sıra soğukkanlı durmaya çalışıyordum. Olmak zorundaydım, yoksa elimden hiçbir şey gelmezdi.
Arabaya hızla doluşurken gözlerimi ve odağımı babama çevirdim, kendinde değildi. Öne oturmuş annemin feryatlarını dinliyor, ağabeyimin arabayı uçarcasına sürmesini izliyordum. Kalbim sıkışarak duamı ediyordum, tek isteğim her şeyin eskiye dönmesi ve babamın iyileşmesiydi.
Ruhum hiç tatmadığı acıyla tanışırken boğazım düğümleniyor, yaptıklarım ve yapacaklarım çaresiz bir uğraş olarak kalıyordu.
Babamsız ne yapardık biz? Ben ne yapardım!
Arabanın hastanenin önünde durmasıyla ağabeyim indi, tabii ben de peşinden. Anneme yardımcı olup babamı arabadan çıkardık. Annemi sakinleştirmek adına konuşuyor, etrafa bakınıyordum, yardımcı olabilecek insanlar arıyordum.
"Anne... Sakin ol babam iyi olacak." Buna bu denli inanmamın ve söylememin tek nedeni babamın bana karşı verdiği sözdü. Babalar sözlerini tutarlardı değil mi?
Hastanedeki hemşire ve hemşirlerin gelmesiyle geride kaldım, babamın sedyeye konulup götürülmesi o kadar kısa olmuştu ki yüzünü görememiştim. Hastanenin girişinden dışarıya, gecenin karanlığına teslim olmuş gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Şoktaydım, neler olmuştu öyle?
Kendime gelmemle annemlerin yanına ilerledim, bunların hepsi sadece birkaç dakikada gerçekleşmişti. Ameliyathanenin önünde olduklarını görmemle boğazımdaki yumru kendini belli etti, kalbim acıyordu. Hiç fiziksel olarak dokunulmamıştı ama acıyordu işte.
Karanlıkta kalmak istemiyordum.
Ağabeyim çökmüştü bir kenara, başını elleri arasına almıştı. Sık sık nefes alıp duruyordu, ağlamak istemiyordu. Erkekliğine laf geleceğinden değildi, durduramazdı kendisini yoksa.
Annem ise ağlayıp yakarıyordu kendi kendine. Bedenimi ağabeyimin yanına attım, ruhum ise babamın yanında savaş veriyordu. Annemle konuşmak şu an faydasız teselliden öteye geçmezdi, beni yanında da istemezdi.
Başımı geriye atıp derin bir nefes aldım. Dört saatlik uykuylaydım, ama gram uykum yoktu. Gözlerimi yumup düşüncelere daldım, akşam ailecek yemek yerken böyle olacağını tahmin edememiştik. Hayat buydu işte, tahmin edemeyeceğimiz sürprizlerle dolu bir fırtına. Nereye sürükleneceğimiz ise belirsizdi.
"İyi olacak, değil mi?"
Sorumla ağabeyimin kıpırdandığını hissediyordum, kolunu omzuma attı ve beni kendi göğsüne çekti. Sanki babam oymuşcasına ona sığındım. "Tabii iyileşecek kızım! Babam ne kadar güçlüdür, unuttun mu sen bunu?" Sesindeki umut çıkmazımdı, olması için her şeyimi vereceğim ödüldü.
Buruk bir tebessüm dudağıma konarken ölü dudaklarımdan ses çıkmıyordu. Haklı olup olmadığını bilmiyordum, ummaktan başka şansım yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anemon| Tamamlandı
Genç KurguDuyduklarım gerçek miydi? Bana mektup gönderen, bana aşık olduğunu dillendiren kişi o muydu? Kalbim bedenimden çıkacak gibiydi. "Sevda..." Göz yaşlarım istemsizce akıyordu, durduramıyordum. Kafamı iki yana salladım, nasıl Adonis o olabilirdi ki? ***...