27. Bölüm

2K 87 15
                                    

Adımlarım boş bulduğum banka doğru ilerledi, aylar önceki gibiydi. Hiç değişmiyordu ki! İçimdeki boşluk kadar boş, hissiz ve sessiz bir yerdi. Kimse bilmezdi burayı, bilenler de gelmek istemezdi. Yemyeşil ağaçlara bakarken sakinleşiyor, gözyaşlarım duruluyordu. Ne acıydı gözyaşlarını saklamak zorunda kalmak.

Cengiz kalbimi bin bir parçaya ayırmış olsa da hala onu seviyor, istiyordum. Hislerim geçmemişti, istesem de geçmezdi. Kalbimi öyle bir aşkla doldurmuştu ki, onu boşaltmaya çalışmak boş bir uğraş olurdu.

Gözlerimi kapatıp içimdeki sıkıntının üstünü örtmeye çalıştım, bir günüm de olaysız geçseydi canım! Niye normal, birbirlerini koşulsuz seven insanlar gibi olamıyorduk? Birbirimizi hastalıklı da sevmiyorduk... Aşkımız kelimelerden çok daha öteydi, iki kalbin tek atışıydı.

Adonis'in kalbimi böyle kıracağını hiç düşünmezdim. Söylesene Afrodit, senin de mi kalbini böyle kırdı?

Kasım ayının sonuna gelmiştik, Aralık soğuğunu hissedebiliyordunuz, Cengiz olsa bu kadar üşür müydüm, diye düşünmeden edemedim. Yanımdayken korkusuz ve sıcacıktım. Fakat şimdi kibritçi kızdan bir farkım yoktu, kendimi ısıtmak için umutlarımı yakıyordum...

Kendimi soğuktan az da olsa koruyabilmek adına buklelerimi serbest bıraktım, kıvırcık ve kabarık saçların bir diğer artısı. Saçınız atkınız olabiliyordu.

Kulaklığımı ve telefonumu çıkarıp müzik listeme girdim. Tuğkan'dan 'Seni Çok Özlüyorum'u açtım, durumumu en başarılı şekilde özetleyen şarkı buydu. Tuğkan'ın sesi kulaklarımı doldururken gözlerimi dolduran yaşlarla kendimi akışa bıraktım. Bu sadece bir süreçti, Cengiz'le bunu da atlatacaktık, biz neler atlatmıştık...

Ona kızgınlığımın yerini üzüntü almıştı. Kendimi birkaç aydır yıpranmış hissediyordum fakat bu... Birbirimize kavuşmamızdan sonra gelen ilk darbeydi. Beni şaşırtan da bunu Cengiz'in yapmış olmasıydı. Gerçi tüm akıl almaz şeyleri başıma getiren oydu.

Şarkının değişmesiyle durdum ama umursamadan dinlemeye devam ettim. Artık kontrol etmekten bunalmıştım. Tek bunalıp sıkılmadığım kalbime tutsak ettiğim kişiydi. O da ömür boyu müebbet yemişti.

Görüşümün aniden iki elle kapatılmasıyla dudaklarımdan küçük bir çığlık firar etti. Gözlerimi kapatan elleri itekledim ve sinirle ayağa kalktım. Bal rengi gözleri görmemle öfkem ve endişem sönüvermişti hemen. "Ne işin var burada?"

Göz altı morlukları uykusuzluğunun habercisiydi, iyi görünmüyordu. "Senin için geldim."

Sesi yaramaz bir çocuğun işlediği suç kadar utangaç ve masumdu. Ama ben kendimden ödün verecek kadar aptal değildim. Bu konuda olmazdı. "Gelme o zaman," diyerek kalbimi değil, mantığımı dinledim. Sözlerim ağzımdan çıktığı an pişman olmuş olsam da geri adım atmadım.

"Beni bir dinlesen..." Cümlesini duyduğum anda kan beynime sıçramıştı. "İki gün önce sana anlat diye yalvaran bendim! Şimdi isteğin olmayınca mı sözüme geliyorsun? Ne yani, seni şu an dinlemiyorum diye suçlu ben mi oluyorum? Üzgünüm Cengiz ama bu kavganın fitilini sen ateşledin! Yangını ben değil, sen çıkardın!"

Doğruluğum gözünü korkutmuş olmalıydı, bir süre sessizce beni izledi. Bundan birkaç ay önceki Sevda'ya dönmüştüm, beni bu hale getiren yine ve yine oydu. "Haklısın güzelim, seni bu konulardan uzak tutarsam zarar görmezsin sanıyordum. Fakat şimdi gözlerimin önünde ellerimden, yanımdan kayıp gitmene izin veremem, birbirimize bu kadar fazla aitken olmaz."

O da ağlıyordu, ikimizin de gözlerinden çipil çipil yaşlar akarken içimizdeki ateşi söndürmek bizim elimizdeydi.

Gökyüzünden yükselen bir çığlıkla bulutlardan sağanak bir yağış yeryüzüne indi. Bakışlarım yukarıdaydı, onun ise bendeydi. "Baksana Sevda, gök bile bizim aşkımız için ağlıyor. Afrodit yapıyordur bunu belki." Gülümsedim, bakışlarım yavaşça koyuya dönmüş ballarına döndü. "Sana çok kızgın ve kırgınım."

Anemon| TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin