07

3.4K 271 78
                                    

07 ; the worst is over,
nobody died.

Kütüphanenin masasında dağılan tüm kağıtları güzelce dosyama yerleştirmiş, dosyayı da çantama atmıştım. Telefonumdan saati kontrol ettiğimde, burada harcadığım zamanın yarım saatten fazla sürmediğini gördüm ve bu içimi rahatlattı. Kampüse geldiğimden beri her an stres içindeydim, onu bulmak adına her tarafı tarayan gözlerim ve olur da karşıma çıkarsa nasıl yaklaşacağım düşüncesi yiyip bitirmişti beni. Az evvel çıktığım dersin notlarını tekrarlamayı bitirmiştim, asıl tedirginliğimse şimdi su yüzüne çıkıyordu; Leon'u geç olmadan bulmak. Yoksa haftasonu olduğu için birazdan burada kimse kalmayacaktı.

Mrs. Monica'ya vedamı edip dışarı çıktığım sıra, kapının ardındaki serinlik hiddetle vücuduma çarptı.  Üşüdüm. Havada esmekte olan bir rüzgar ve hemen karşımdaki pencerelerin ikisi birden açıktı. Bu da tüm serinliğin içeri dolmasına sebep oluyordu. Olabildiğince çabuk uzaklaştım oradan, aklımdaki düşüncenin ağır stresi de bunda etkili oldu.

Adelin'i evde bırakalı saatler oluyordu. Profesör dersi gereksiz uzatmış, buna rağmen çıkıp gitmeye tenezzül edememiştim. Bu yüzden vakit epey geçti. Hızlı adımlarla, bir yandan onu arayarak, bir yandan elimde ona ait kitabı sıkı sıkı tutarak gezindim. Ve bulamadıkça onu, okumakta olduğu fakülteye yönelmek mecburiyetinde kalıyordum.

Ne var ki istemeye istemeye kendimi orada, fakültenin tam da kapısında buldum. Adımlarım içeri yöneldi ve ne kadar olduğundan emin olamadığım bir süre fakültenin her yerini dolandım. Fakat şu çektiğim hali hazırda yabancılık, etraftaki tek bir kişiyi bile tanımıyor oluşum beni geri gerim germişti, üstelik Leon hala ortada yok görünüyordu. Hoş görünse de lafı nasıl açacağımdan emin değildim. Buraya az bir cesaretle gelmiştim ve şimdi neredeyse bütünü kırılmıştı cesaretimin. Bir köşede ne olacağını bilmeden beklemek de zor olacaktı. Belki de bu aptallığı yapmadan önce iyice düşünmeli, Adelin'in telefonundan bir şekilde onun numarasına ulaşmış olmalıydım. Ama maalesef ki bu henüz aklıma geliyordu.

Kalabalık çoğalmaya başlayınca pes edip adımlarımı dışarı, fakülteden uzağa yönelttim. İlk tanıştığımızda Adelin yanlış hatırlamıyorsam, onun Josephine ile bağlantıları olduğundan bahsetmişti ve bir ümit Josephine'i bulursam Leon'a da ulaşabilirim diye düşündüm. Telefonumu çıkarıp numarasını buldum, aramak için tuşlarken içimde yeniden bir hazımsızlık oluştu. Josephine ile çok haşır neşir değildik, hadi bunu geçtim Leon'u niçin aradığımı sorarsa ne diyecektim ki? Dudaklarımı kemirerek karşı tarafın açmasını bekledim, fakat daha açılmadan suratıma kapandı.

Kaşlarımı çatmış, açık ekrana hayretle bakmıştım ki, arkamda çoğalan bir koşturma sesi duydum.

"Rosaura!"

İsmimim zikredilişini fark eder etmez dönüp o tarafa baktım. Josephine'di bu; yüzünde genişçe bir gülümseme, her iki yanında bıraktığı bakımlı saçları hafif rüzgarda uçuşuyor, koşar adımlarla yanıma doğru geliyordu. Aramama neden cevap vermediği sorusu o an kendiliğinden yanıt buldu. Sararmış çimlerin ve yaprakların üzerinden ben de ona yürüdüm, böylece az ilerideki söğüt ağacının dibinde buluşmuş olduk.

Hiç beklemeden sıcak kollarını bana sardı ve bir süre sarıldık birbirimize. Kokusu hoştu, açık kahve saçlarından yüzüme dolanan dokunuş hafifti ve gözlerinin içinde bile birer gülümseme mevcuttu. Birbirimizi uzaktan tanırdık. Buna rağmen o bana hep sıcak, sanki sahiden yakınıymışım gibi samimi davranan biri olmuştu.

Ölüyoruz Rosaura.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin