17

2.5K 191 47
                                    

17 ; Not yet corpses.
Still, we rot.

Hali hazırda boğazım zaten acıyordu, yine de bir an ağzımı açıp bir şey diyemedim. Buraya gelmesini hiç beklemediğim biriydi o.

"Sen?"

"Hastaymışsın. İyi misin?"

Bakışlarındaki telaşı görüyordum da, bu bile tuhaf gelmişti. Saçları yağmurdan ıslanmış alnına dağılmıştı. Gelirken yağmura yakalandığı belliydi. Kirpiklerinin ıslağı gitmemişti daha. Ayakta zor duruyor olduğum halde başımı sallayıp iyiyim dedim. Tabii buna kim olsa inanmazdı ya.

"Adelin nerede? Sadece sen mi geldin?"

"O gelemedi. İş yerinden izin vermemişler, senin yerine çalışmak için kendisi gitti. Sen aradığında birlikteydik. Benden gitmemi rica edince geri çeviremedim."

Konuşmasının yavaşlığından anladığım kadarıyla gelip gelmemek konusunda tedirgin olmuştu. Aslında gergindim ve böylesi hasta düşmüşken yanımda yalnızca arkadaşımı istiyordum. Yine de güler yüzlü olmak için uğraştım.

"Sorun değil, içeri gel. Koridor soğuk." dedim ve onu öylece bırakıp geri yatağa, ince yorganın altına gömüldüm. O vakit bir nebze kadar bile soğuğa katlanamıyordum. Sanki tüm uzuvlarım çekiliyordu, uyuşuyordum ve hareket etmek ızdırap gibi geliyordu.

Sürgülü kapıyı çekip kapattı. Neden karanlıkta olduğumu sorup ışığı açmaya çalıştı ama yanmayınca vazgeçti. Cevap bile veremedim, o kadar yorgundum. Tek gayem geceyi uyuyarak geçirmek, sonrasına da hiçbir şeyi hatırlamamaktı. Fakat uyunmuyordu ve gece lambasının faydasız ışığı tepemde yandıkça insan boğuluyordu. Baktığım her yerde şakaklarımdaki ağrı ikiye katlanıyordu. Bu yüzden ondan lambayı kapatmasını rica ettim. Hala kapının yanında dikiliyordu.

"Biliyorum şuan bunu dememeliyim, ama boşuna gelmişsin. O kadar hasta değilim ben. Biraz uyursam geçer."

Bu söylediklerimin yalan olmasıyla birlikte, içten içe onun yanımda oluşundan rahatsızlık duymuştum. Ve bu hissin zeminini daha bu sabah aklıma üşüşenler oluşturuyordu. Bu yüzden gitsin istiyordum. Sanki sormamam gereken bir soruyu yarı gitmiş aklımla soruverecekmişim de her şeyi berbat edecekmişim gibi korkuyordum.

"Emin misin? Hâlini görsen böyle söylemezsin. Ayrıca Adelin, 'hasta olduğunda kendine bakmak konusunda berbattır' dedi. Defalarca kez hastanelik olmuşsun."

"Yalan söylemiş. Alakası bile yok." diye yanıtladım. Sesim o kadar çıkmıyordu ki duyduğundan emin değildim.

Sonra bir şey demeden odadan çıktı. Pencereye düşen sert yağmur damlaları sokak lambasının ışığıyla karışıyordu. Eğer bu şiddette yağmaya devam ederse sabaha her yer göl olurdu kanımca. Saatler önce güneşin battığı ve üzerinde gezmek istediğim tarlalar çoktan çamur dolsa gerekti. Zaten bugüne dair planladığım ne varsa alt üst olmuştu. Evime bile gidememiştim.

Birkaç dakika sonra elinde ıslak bir havluyla geri geldi. Odanın karanlığında tek görebildiğim gölgesi olsa da yüzüne bakmaya çalıştım.

"Sahiden iyileşmeme yardım mı edeceksin? Gerek olmadığını söylemiştim."

"Ya ne yapacaktım?" diyip yanıma yaklaştı."Buraya kadar boşuna gelmiş olamam." Eliyle alnımı kontrol ettiğinde irkildim. Parmaklarının soğuğu içimi titretmişti.

"Baksana deli gibi ateşin var. Bunu düşürmemiz lazım, kalk. Tabii önce şu atkıyı boynundan çıkar." dedi. O ana kadar bunun farkında bile değildim. "Ceketini de alayım" diyince idrak ettim. Odaya çıktığım gibi kendimi yatağa attırmış, saatlerdir bu vaziyette kıvranıyor olmalıydım. Son kez üzerimdeki hırkayı ve yorganı da alarak uzanmamı söyledi. Zaten tanımadığım birinin bana hasta bakıcılık yapmasına katlanmak zordu, şimdi bir de tir tir titriyordum. Bari uyuyabilsem diyordum içimden. En azından uyursam bir şeyleri çözebilirdim.

Ölüyoruz Rosaura.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin