18

2.4K 194 50
                                    

18 ; someone else's hands;
someone else's heart.

Uyandım. Saate baktığımda üçtü ve yağmur hâlen devam ediyordu. Baş ağrısının üzerimden çekildiğini görünce iyi hissettim ve ayağa kalkmaya karar verdim. Leon duvarın dibinde uyuyakalmıştı. 'Neden koltukta uyumuyor' diye düşündüm, sonra kırık olduğu aklıma geldi ve içim sızladı yine. Zemin buz gibi olmalıydı.

Onu uyandırmadan geçip kapıyı açtım ve koridordaki lavaboya yöneldim. Ancak ne olduysa akşam vakti geldiğimde beyaz yanan ışık şimdi sarı yanıyordu. Odadaki patlak lamba gibi onun da patladığına ve değiştirilmiş olabileceğine kanaat getirdikten sonra lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Fakat fark edemediğim şey; kolumdaki sargının açılmış olduğu ve ordan her iki bileğime de kanın yayıldığıydı. Hayret içinde kalakaldım bunu görünce. Kan gittikçe süzülüp parmaklarımın arasına doluyordu. Bu kadar çok kanayacak neyim vardı, anlam veremedim.

Hızla çeşmeyi açıp kanın gitmesi için suya tuttum. Fakat öyle bir kanıyordu ki suyun bile temizleyemediği cinstendi. Bir süre uğraşıp bir işe yaramadığını görünce pes ettim ve kapattım çeşmeyi. Akan kan hırsla parmak uçlarımdan süzülüp yeri buldu. Lavabonun önü ve az önce açıp girdiğim kapı da kan olmuştu. Burayı nasıl temizleyecektim, bu kanı nasıl durduracaktım ya da neden böyle kanıyordu, aklım almadı. Leon'u uyandırsam beni buradan duyar mıydı acaba? Yerimden kıpırdayacak halde değildim. Yürüyebilirim sanmıştım ama bacaklarımda gitgide bir ağırlık beliriyordu. Çaresiz, lavabonun zeminine çöktüm kaldım. Derken ansızın koridordan yaklaşan adım sesleri duyuldu. Belki birileri bana yardım edebilir ümidiyle heyecanlandım. Kulaklarımda hala baskıcı bir uğultu vardı oysa, yine de birinin buraya yaklaştığına emindim. Yürüyen adımları sanki ilerledikçe koşuyordu. İlerledikçe sapıyordu ritminden. Sanki küçük bir çocuğun adımları olacak kadar dengesizdi. O koştukça koridordaki ses çoğaldı. Beni görmeden geçip gitmesin diye zorla da olsa kapıya yürüdüm. Tam da koridora çıktığım an karşılaştık. Tahmin ettiğim gibi küçük bir kız çocuğuydu bu. Üzerinde eskimiş kırmızı bir kazak vardı, fakat altında hiçbir şey yoktu. Kazağı bir başkasınınmış gibi ona büyük ve uzun gelmişti. Saçları karışıktı. Elleri de oyun oynamaktan kirliydi belli ki. Kollarımı o görüp de korkmasın diye arkama sakladım.

"Bu saatte ne yapıyorsun bakalım burada?"

"Oyun oynuyorum... Ama hiç arkadaşım yok."

Ne kadar da bana benzeyen bir çocuk diye düşündüm. Gülümseyen ama yine de çekinen yüzü bana kendi çocukluğumu hatırlatmıştı. Ve onun da hiç arkadaşı yoktu.

Gülümsedim. "İstersen senin arkadaşın olabilirim. Ama önce benim için bir şey yapman gerek." dedim.

"Neymiş o?"

"Şu odayı görüyor musun? İçeride yatağın kenarında beyaz bir çanta var. Onu bana getirebilir misin?"

"Tamam getiririm. Ama ne yapacaksın o çantayı? Hırsız mısın yoksa?"

Gülerek hayır dedim. "Kolum birazcık yaralanmış. Onu iyileştireceğim sadece."

"İyi tamam" diyip gitti. İlk yardım çantasını getirip önüme koyduğunda sordum.

"İçerideki abiyi gördün mu? Uyuyor muydu? "

"Kimseyi görmedim." diyince kaşlarımı çattım ama arkasına olamadım. Çünkü küçük çocuk aniden yüzüme yaklaşıp beni irkiltti. Küçük parmakları saçlarıma dokunuyordu.

"Abla, saçların mı acıyor?"

"Hayır. Neden ki?"

"Ama burası kanamış." diyerek bir noktayı gösterdi. O dokununca acıyı birden dehşetlice hissettim. Başımdan vurulmuşcasına keskin bir acıydı bu.

Ölüyoruz Rosaura.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin