05

3.6K 282 50
                                    

05 ; souls don't meet by accident.

Sabahın ayazı, içinde bulunduğum mekanın aralık cam kapısından süzülerek üzerimi buldu, sıcağa alışan bedenim ise ürperdi ansızın. Hafifçe gözlerimi kapının neden açık kalışına çevirdim, ben çevirir çevirmez de kapandı. Meğer dışarı çıkan bir müşterinin içeri bıraktığı soğukluğu olduğunu, o vakit adımlarını alıp giden bir adamdan anladım. O da esen rüzgara hoşnutsuzluğunu belli ederek iyice ceketinin içine gömülmüştü giderken.

"'Senden kalanları sana geri vermek istedim' mi?" diyerek beni ansızın kendime getirdi, ve devam etti;

"Bu ne demek oluyor böyle?"

Kaşları çatılmış, dudakları hafifçe aralanmıştı Adelinin. Sorusuna basitçe omuz silktim. "Ben de anlam veremedim. O yüzden sana soruyorum ya zaten."

Gözlerini benden çekti. Elinde sabahleyin kapıda bulduğum çizim kağıdı, kağıdın üzerinde yazanın ne anlatmaya çalıştığını dakikalardır çözmeye çalışıyor, bense onun beni aydınlatacak bir cevabını bekliyordum. Belki biraz da sabırsızdım bunu yaparken; başından beri masanın altında duran bacağımı titretmekten kendimi alamamıştım.

"Hala romantik bir şey olduğunu düşünüyor musun bari?" dedim. Bakışları kısa bir anlığına bana, sonra tekrar kağıda döndü.

"Aslında biraz evet.. Ama Fransızca bir not yazması aklımı karıştırmadı değil."

"Sana da birini hatırlatmıyor mu?" diye sorduğumda gözlerimde yersiz bir heyecan birikmişti. Bunu dediğim an Adelin'in yüzünde bir şey alevlenmişti ki hemen uzanıp masanın üzerindeki ellerimi tuttu.

"Hayır, asla böyle bir şey düşünmedim. Hem onunla da bir bağlantısı olmadığına eminim Rosaura. Mutlaka başka bir şeydir, okuduğun bölüme falan bakıp da böyle yazmıştır, ne bileyim; dikkatini çekmek istemiş olabilir?"

"Böyle yaparak mı dikkat çekmeye çalışıyor?"

"Bilmem..."dedi. "Aklıma başka bir şey gelmedi. Ama olur mu olur."

Yutkundum. Sanırım boşa kuruntu yapıyordum, düşüncelerim elimde olmadan yanlış yerlere bile gitmişti. "Tamam." dedim. "Böyle düşünürsek içim bir miktar rahatlayabilir. Sana güvenmek istiyorum."

Belli belirsiz bir gülümsemeyle onay verdi söylediklerime. Ellerini benden çektiğindeyse aramıza yeni bir sessizlik girmişti.

Güneşin aydınlık yüzünü fazlasıyla içine davet eden bir kafedeydik. Geldiğimizden beri de oturmuş, sabahleyin evimizin kapısına bırakılan bir yeni çizimi tartışıyorduk beraber. O çok uyuduğu için halsiz, ben ise hiç uyuyamadığımdan zihnimdeki düşüncelerin daha da bulandığı bir sabahtaydım. Avucumda tuttuğum kahvenin beni açtığı yoktu, yan masadan ara sıra gelen parfüm kokusunun da, arkamızda annesiyle oturan küçük çocuğun yaydığı neşenin de aynı şekilde, bana olan hiçbir etkisi yoktu. Oysa ki içeri sızan güneş nasıl da canlıydı bu sabah, açan güneşte biraz otursa insanın başka hiçbir şeye ihtiyacı kalmazdı. Fakat ben tüm bunlardan bir miktar bile nasibimi alamıyordum işte. Tek sevincem dünkü yağmurdan sonra hala daha şifayı kapmamış olmamdı. Bir şekilde yine gece boyu ayaktaydım, da ne kadar düşünürsem aklım o kadar boş kalacak sanmıştım; sabaha böyle çorba olacağını bilmeden.

Ölüyoruz Rosaura.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin