10 ; you drew stars around my scars.
ま
Merdivendeki orantısız döşenmiş mermerler yer yer kırılmış, çatlamıştı. Sağlamlığından emin olmadığım korkuluklar bazen küf kokuyor, nemlenmiş duvar ve tavanlar da rutubeti misafir ediyordu. Bu yüzden bu kata gelene kadar hep boğuluyor hissiyatı üzerimde olur, nefesi ancak her yerine bitki yerleştirdiğim evimde alabilirdim.
Kapıyı açtım, poşetleri bir köşeye bıraktım ve boyası tek tük sökülmüş kapının arkamdan gıcırdayarak kapanmasına izin verdim. Sabah olduğu gibi bıraktığım kurumamış ceketimin yanına, ıslanmış bir yenisini çıkarıp astım. Adelin'in kapısı açıktı ve belli ki odasında değildi artık, salondan gelen müzik sesi ile evi saran baharat kokusuna bakılırsa mutfakta olmalıydı.
Odama geçip üzerime tekrar rahat bir şeyler geçirdim ve kenara bıraktığım poşetleri alarak salona yürüdüm. Kapıyı açar açmaz içeride biriken yoğun hava yüzüme boca edilmişti. Her ne kadar mis gibi kokan bir makarna olsa da, o boğucu etkiye dayanamayarak gidip bir pencere açtım. O andan sonra varlığımı fark eden Adelin de önce şaşırıp sonra müziğin sesini kıstı.
"Gelmişsin!" dedi, sesindeki o yüksek tını ve günlerdir yüzünde olmasını beklediğim o gülümseme ile. İçimdeki tedirgin düğüm nihayet çözülürken ben de ona gülümsedim. Elimdeki poşeti tezgaha bırakmış, eşyaları yerleştirmek için dağıtmaya başlamıştım.
"Evde hiçbir şey kalmamış, markete gideyim dedim."
"İyi yapmışsın.. da ben çok acıktım sen de bir gelemedin, iki saattir açlıktan kıvranıyorum burada." Poşetlerden birine daha ben ellemeden uzandı, üç beş karıştırdıktan sonra aldığım sandviç paketlerinden birini bulup yemeye başladı. O an için Adelin'e saatler önce verdiğim sözü, eve çabuk döneceğimi ve beraber yemek yiyelim dediğimi hatırladım. Resmen aklımdan uçup gitmişti her şey, mahcup bir halde baktım ona.
"Ah, özür dilerim... ben yemek faslını tamamen unutmuşum."
Sorun yok dercesine kafasını sallayıp gülümsedi, "Aklın hep havada gezdiği için tahmin etmiştim zaten. Yoksa arardım, umrumda olmadın."
Bir şey söylemeden eşyaları dolaba yerleştirmeye devam ettim. Zira haklıydı, Lotte'den ayrıldıktan sonra zihnimde dönüp dolanan tek şey Leon'un söylediği, çizimin yeni idrak edebildiğim o ayrıntısı olmuştu. Derhal o çizimleri bir araya toparlamak, aralarındaki bağı çözmek ve herhangi bir ipucuna ulaşmak istemiştim. Aklım takılmıştı bir kere, kolay kolay çıkmazdı.
Ayrıca öncesinde Leon'a karşı oluşan şüphemin yersizliğinden buraya gelene kadar artık emin olmuş, düşününce mantıklı bir yanı olmadığını sezmiştim. Her ne kadar hala onu tanımıyor ve güvenmiyor olsam da, böyle bir şeyi niye yapsındı ki? Beni tanıyan, bariz amacı başka biri olmalıydı. Lise yılları söz konusuysa, benim de adını hali hazırda bildiğim biriydi hatta. Oysa onunla hayatımda ilk defa, yalnızca birkaç hafta öncesinde tanışmıştım.
"Rosaura."
Adelin adımı aniden seslendiğinde istemsiz irkildim.
"Efendim?"
Mutfak masasının en ilerisine oturmuş, sandviçinin son ısırıklarını atıyordu ağzına. Aşağıdan topladığı saçlarından birkaç tutam rastgele çıkmıştı ve onu rahatsız etmiyor görünüyordu. Bakışlarının o ana dek pür dikkat bende olduğunu sezdim.
"Sen iyi misin?"
Beklenmedik sorusuyla şaşırsam da, "Evet iyiyim, hatta harikayım." diyerek gülümsedim. Fakat bir şeyleri açık etmekte usta olan ben, belli ki çoktan arkadaşıma yakalanmıştım. Yine de istifimi bozmadım;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüyoruz Rosaura.
RomanceRosaura'nın fazlasıyla sıradan hayatı, bir gün kapısına bırakılan bir çizimle sekteye uğramaya başlar. [ 1619pm ] ©020319 ©211221[recompose]